3 OCAK MERSİN'İN KURTULUŞU

Tarihsel süreç içinde; dünya ganimetlerini paylaşmak için güçlü devlet, aşiret, topluluk ve kişilerin hâkimiyet kurma arzuları hep var olmuştur.
Bu arzuların yarattığı ihtiras ve hegemonya dürtüleri ise; savaşları gündeme getirmiş ve günümüzde olduğu gibi, insanoğlu zaman zaman yaşamın en acımasız zorluklarıyla karşı karşıya kalmıştır.
Bu zorluklara göğüs geren halklar; aşağılanmayı, onursuz yaşamayı bertaraf etmek için verdikleri mücadele ve direnme sonucu, özgür yaşamın yollarını da açmışlardır. Bu direnmenin tanımı ise literatürdeki adı ile “Kurtuluş” olmuştur.
Dünyanın birçok ülkesinde verilen kurtuluş mücadelesinin bir örneği de, 1.Dünya Paylaşımı sırasında yaşadığımız coğrafyada meydana gelmiştir.
Güçlü devletlerin işgali altında olan Anadolu toprakları, tüm halkların
örgütlenmesiyle işgal durumundan kurtarılmış ve halkın gücü ve onuru tarihteki
yerini almıştır.
3 Ocak Mersin’in kurtuluşu,
Mersin özelinde belirgin bir cephe savaşı yaşanmasa da, işgal edilmiş topraklarda esaret altında yaşamak onur kırıcı, aşağılayıcı bir süreci yaşatmıştır Mersinliye.
Kırsalda çete savaşları ekseninde bir mücadele olsa da, İşgalci güçlerin uluslararası dengelerin ve koşulların dayatmalarıyla çekilmeleri, Mersin için de bir “Kurtuluş” olmuştur.
Tarihte verilen bu mücadelenin kutlama törenleri ise; aradan bunca zaman geçmesine rağmen, aynı nutuklar, klişeleşmiş resmi geçitler, alternatif yürüyüşler şeklinde devam etmektedir.
Bugün Türkiye de İllerin kurtuluşu; Mersin de olduğu gibi, genellikle eski gazilerin geçidi, İlköğretim öğrencilerinin yürüyüşü, kurum müdürlerinin, amirlerin işlerinin başından alınarak törende hazır bulunması, okunan şiirler, anlatımlar ve bir yıl sonra aynı yerde ve günde tekrarlanacak hamasi sözlerle geçiştirilir.
Bu tür kurtuluş kutlamaları ülkelerin politik ve ekonomik sistemleriyle paralellik arz eder. Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler, bu tür kutlamaları genellikle duygulara hitap eden bir yaklaşımla ajitasyonla geçiştirmek isterler.
Gelişmiş toplumlarda ise; bu tür kurtuluş günlerini süslemek için; kentsel düzenlemeler, doğa ve insan ilişkisi, üretime dönük faaliyetler, sanatsal etkinlikler, sosyal projeler, çevre düzenlemeleri ve uygarlığın gerekleri hatırlatılarak ve geliştirilerek düzenlenir.
3 Ocakta;
Sadece İlköğretim çocuklarını yürütmek, okulları tatil etmek, kurum müdürlerini işlerinin başından alıp her yıl aynısı tekrarlanan törenler düzenlemek, az gelişmişliğin tipik bir göstergesidir.
Her yıl tekrarlanan bu gösteri ve yürüyüşlerin Mersine hiçbir getirisi olmadığı gibi, Mersin için çok önemli olan böyle bir günün heba edilmesinden başka bir şey değildir.
Yine bir 3 Ocak gününü yaşıyoruz.
Bu arada Covit-19 belasıyla da karşı karşıyayız. Nereye evrileceğini de kestiremiyoruz.
Bu nedenle sokağa çıkma yasağından dolayı bu “Kurtuluş günü” sembolik olarak kutlanıyor.
Her şeye rağmen; ne amaçla, nereden, nasıl yayıldığı belli olmayan Covit-19 belasından kurtulma umudu içindeyiz.
Normal sürece girildiğine, artık bu tür önemli günlerin Mersin’e değer katacak şekilde kutlanması da öncelikler arasında olsun…
3 Ocakta; tüm kurumlar kendi alanlarında binlerce ağaç dikebilir. Belediyeler çevresel düzenlemelerle hizmet yarışına girip açılışlar yapabilir, kentimizdeki Üniversiteler bilim yuvası olarak halkın aydınlanması ve bilinçlenmesi açısından eğitici paneller düzenleyebilirler.
İl Valiliği, Belediyeler, Kamu ve Özel Kuruluşlar, Muhtarlar, Sivil toplum örgütleri bir araya gelerek oluşturacakları bir üst oluşumla, 3 Ocak gününü Mersin için sadece bir geçit ve yürüyüş töreni değil, hizmetlerin yarıştığı güne dönüştürebilirler.
Belediyeler hizmetleriyle, Sivil Toplum Örgütleri kendi ilgi alanlarıyla, Kamu ve Özel Kuruluşlar değişik etkinliklerle Mersine bir festival havası yaşatabilirler. Tüm ilgili kurumlar, hemşeri dernekleri yıl boyunca ürettikleri, yaşattıkları ve geliştirdikleri hizmetleri, ” Marka Kent “olgusunu yaratma bağlamında kullanabilirler.
İklimi, doğası, denizi, demokrasi kültürüyle olgunlaşmış insanları ve olağan üstü güzelliklerin kenti Mersin; yeni bir vizyon, yeni bir paradigma ve uyanışla birlikteliğin, bir arada yaşamanın, birlikte üretmenin “ Rol Model Kenti “ durumuna getirilebilir.
Tüm bu güzelliklerin yanında, birçok problemi de bünyesinde taşıyan Mersin; bu önemli günde, iş alanlarının açıldığı, istihdamın yaratıldığı, sosyal projelerin hayat bulduğu bir gün olarak da kutlanabilir.
Bu etkinliklerle; birlik, beraberlik, barış ve huzur ekseninde, tüm kent bileşenlerinin ortak katılımları, “Yanlış Mersin algısı” nı yaşanabilir kent algısına dönüştürebilir.
3 Ocak;
Mersin’in içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal açmazların nedenlerinin gerçekçi bir yaklaşımla gündeme getirildiği ve tartışıldığı bir gün olsun.
3 Ocak’; Mersin için hayati önem taşıyan ve öncelikleri olan Tarım, Turizm, Lojistik, Sanayi ve Ticaret alanlarında nelerin yapılıp yapılmadığının ve yapılması gerekenlerin, çok ciddi platformlarda ele alındığı ve sorgulandığı bir gün olsun.
3 Ocak, sadece geçit törenlerinin yapıldığı gün değil;
3 Ocak, Mersin için hizmet yarışının yapıldığı, ağaçların dikilerek ormanlıkların yaratıldığı, iş alanları açılışlarının yapıldığı, sosyal ve kültürel etkinliklerin festival havasında gerçekleştirildiği çok önemli bir gün olsun.
3 Ocak, hizmetlerin yarıştığı gün olsun.
3 Ocak, Atılım günü olsun.
3 Ocak, Birlik Dayanışma ve Üretme günü olsun.
Rap… Rap… Rap… Geçitleriyle, her yıl aynısı tekrarlanan, atılan ve okunan nutuklarla sorunlar çözülmüyor, aksine ağırlaşıyor.
Medeni dünyanın bir parçası olmak için, söylemlerimizdeki hamaset çıkışlarımıza rağmen, anlayış ve yaklaşımlarımızı değiştirmediğimiz sürece, kentlerin modernleşmesi ve kalkınmasını da sağlayamayız.
Yoksulluk ve yolsuzluğu gidermedikçe, milli geliri arttırmadıkça, çevreyi ve ekolojik dengeyi korumadıkça ve hamasi nutuklardan kurtulmadıkça ileriye doğru gitmenin, kalkınmanın mümkün olmayacağı bilinmelidir artık.
Kendi içimizde, bu gibi önemli günleri siyasi emellerimize alet edersek, birlikte yaşama kültürünü geliştirmede hoşgörülü davranmazsak, Mersinde yaşayanların Mersinli olduğu ve yurttaşlık bilincini geliştiremezsek, yerimizde sayar sadece “güzel” laflarla avunuruz.
Bir yıl sonraki 3 Ocak için, şimdiden hazırlıkların yapılması, bu konuda bir koordinasyon kurulunun oluşması, yaralanmış, örselenmiş ama geleceğini doğru temelde kurgulamaya başlamış Mersin için, çok daha iyi günlerin başlangıcı olabilir.