AYRILIĞIN EŞİĞİNDE

Aysel’in gözleri, Harun’un yüzüne bakarken doluyordu. Odayı dolduran sessizlik, kelimelerin ağırlığını daha da hissettiriyordu.

 Harun, Aysel’in yorgun gözlerindeki hüznü görmemezlikten gelmeye çalışıyordu.

 Aysel, Harun’un sevgisini hissedebiliyor, ancak kendi duygularının artık eskisi gibi olmadığını biliyordu.

Yıllar boyunca biriktirdiği sözler, dudaklarının ucuna gelmiş, ancak bir türlü dökülmemişti. Eski sevginin bende eseri bile kalmadı artık diyememişti.

 Belki de Harun’un başkası mı var diye sormasından korkuyordu. Başkası yoktu ama alışkanlık haline gelen bir sevgisizlik yaşıyordu artık.

Geceleri, yatağın soğuk yarısına uzanırken, Aysel’in içindeki sıkıntı büyüyordu. Harun’un derin nefesleri, onun uykusuz gecelerinin fon müziği olmuştu. Aysel, yataktan kalkıp salondaki, çok da rahat olmayan, sabah kalktığına her tarafının ağrıyacağını bile bile divana geçerken, Harun’un sevgisine sığınmak istiyor, ama aynı zamanda özgürlüğüne kavuşmanın hayalini kuruyordu.

Zamanla, uykusuzluk Aysel’i tüketmeye başladı. Gözaltlarındaki mor halkalar, yorgunlukla birlikte ruhunu da ele geçirmişti. Hastalık, onu yavaşça sararken, Harun’un endişesi her geçen gün artıyordu.

Bir gece yarısı sağlıksız çığlıkların arasında kanayan burnundaki kanı bir türlü durduramamışlar 112 acili çağırarak hastaneye gitmek zorunda kalmışlardı.

Hastanenin Steril beyaz duvarları ve mavi perdeleri arasında, Aysel’in yalnızlığı daha da belirginleşti. Doktor Hanım, Aysel’in gözlerindeki çaresizliği görmesi uzun sürmemişti.

Bir de bunun üzerine karaciğer nakli haberi, Aysel’in dünyasını alt üst etti.

Bunu duyan Harun, “Kan gruplarımız aynı, sevgilime karaciğerimden bir parça vermeye hazırım hatta ısrar ediyorum, vermek istiyorum,” dedi yalvarırcasına.

Harun’un bu sözleri, Aysel’in içindeki suçluluk duygusunu daha da artırdı. Aysel, Harun’un sevgisinin derinliğini anlıyor, ancak bu sevginin ağırlığı altında eziliyordu.

Ameliyat öncesi, Doktor Hanım onları yalnız bırakması, Aysel’in içindeki çatışmayı doruk noktasına çıkardı.

Harun’un “Seni seviyorum,” sözleri, Aysel’in kalbinde derin bir yara açtı.

 “Harun ben…”

Harun “Tamam canım ne söyleyeceğini biliyorum, sende beni seviyorsun,”

Aysel gerçeği söylemek istedi, ancak Harun’un sevgisi, onun sözlerini boğdu.

Ameliyattan sonra, Harun’un yüzündeki umut ışığı, Aysel’in gözlerindeki kırılganlığa tezat oluşturuyordu. Doktor Hanım, Harun’un yanına gelip, onunla konuşmak istediğinde, Harun’un, “O beni terk edemez” sözleri, doktorun yüreğini burktu. Harun’un sevgisi, Aysel’in özgürlüğünün önüne geçmişti.

Harun, Aysel’i o kadar çok seviyordu ki, onun sevgisizliğini kabullenmeye hazırdı. Aysel’in yanında olması, onun için yeterliydi. Ancak Aysel, bu sevgi zincirinden kurtulmanın yolunu arıyordu. İki sevgili, ayrılığın ve fedakârlığın sınırlarında, birbirlerine bağlı kalmışlardı.

Doktor Hanım, “Harun Bey, biraz önce neden ‘O beni terk edemez’ dedin diye bir soru yöneltti.

Harun, “Biliyor musunuz? Aysel beni sevmiyor.”

“Siz bunu ne zaman öğrendiniz?”

“Birkaç ay önce Aysel, ortak arkadaşlarımızdan birine söylemiş. O da ağzından kaçırdı.”

“Aslında ben de bunu konuşmak istiyordum siz zaten önceden biliyormuşsunuz.”

“Evet biliyordum.”

“Peki, niye karaciğerinizden bir parça verdiniz ona.”

“Artık beni terk edemez.”

“Ama sizi sevmediği halde yanınızda sadece size minnettar olduğu için kalacak.”

“Olsun ben onu seviyorum ya, beni sevgim ikimize de yeter.”