Yazının başlığı AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın 5 Haziran Çevre Gününde söylediği sözler. Elbette, kendisi de çok iyi biliyor yeşil bir İstanbul devraldığını ve 25 yılda beton kent haline getirdiklerini. Hani bir zamanlar “bizden önce evlerde buzdolabı yoktu” dediği gibi. Bunlara benzer onlarca yanlış ve yalan haber yaptılar. Yalan haber yapmak siyasi stratejilerinin bir parçası.
AKP’nin yalan üzerine kurulu siyasi stratejisinin ilk örneklerini gösteren kişi Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels olmuştur. “Yalan söyle, söylediğin yalana inanmazlarsa daha büyük bir yalan söyle” sözü çok meşhurdur. Alman halkı, Berlin’de Rus tanklarını görene kadar savaşı Almanya’nın kazandığını zannediyordu. Tutucu AKP seçmeninin Erdoğan’ı dünya lideri gördüğü gibi.
AKP, yalan üzerine dayalı politikasını şundan dolayı sürdürüyor. Yazılı ve görsel medyanın yüzde 95’ini ele geçirmiş durumda. Gazetelerin manşetleri ya da televizyonlardaki haberler tek bir merkezde hazırlanıyor. AKP tabanı sadece yandaş medyayı izliyor ve okuyor. Haberin doğrusunun ne olduğunu bilmiyor. Çünkü, karşı görüşler haberlerde yer almıyor. Ancak, sosyal medyanın giderek gücünü artırması AKP’nin bu hesabını bozuyor. Özellikle gençler her şeyin farkında ve bilincinde. Ondan dolayı AKP&MHP koalisyonundan bir an önce kurtulma isteği gençlerde çok fazla. Değişim arzusu ile yanıp tutuşuyorlar.
Gerçekliğin bizi hiç ummadığımız şeylerle karşılaştırmak gibi rahatsız edici alışkanlığı vardır. İkna ve şiddet hakikati yok edebilir ama yerini alamazlar. Siyaset bilimcisi Hannah Arendt’in dediği gibi; “Adalet yerini bulsun, gerekirse Dünya yıkılsın.” Totaliter rejimler baskı altına alamayacakları güçten korkar ve nefret eder. Totaliter rejimler için ideal kişi, gerçekle hayal ürünü arasındaki ve doğruyla yanlış arasındaki farkı önemsemeyen kişidir.
En tehlikelisi olan örgütlü yalan genel bir manipülasyon (yönlendirme) içerdiği için olguları yok eder ve bir imaj yaratır. Aynı zamanda şiddet barındırır. Olgular, rasyonel gerçeklere göre daha kırılgandır; çünkü hatırlanmaya ve tanıklığa gereksinim duyarlar. Totaliter rejimler, örgütlü yalanı kullanarak, olguların bu kırılgan oluşundan yararlanır.
Siyasette yalan söylemenin çarpıcı bir örneğini AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın 27 Mayıs’ın yıldönümünde yaptığı konuşmada yaşadık Erdoğan diyor ki; "Buraya gelirken dışarıda Meclis binasını kuşatmış bir tabur asker gördüm. Başlarında genç bir binbaşı vardı. Sizler, benden korkuyorsunuz ama dışarıya getirdiğiniz askerleri kumanda eden binbaşıdan da korkuyorsunuz. Korktuğunuzu, ona güvenmediğinizi ispat etmek için size şöyle bir teklifim var. Çağırın binbaşıyı, beni alıp götürmesini söyleyin. Bakalım emrinize itaat edecek mi? Size bunun aksi bir teklifim de var. Binbaşıyı ben çağırayım ve Meclis'i feshettireyim. Bunu ister misiniz? İhtilal olacak ve siz bundan kurtulamayacaksınız." Böyle bir sözün söylenmediğini ve meclis tutanaklarında yer almadığını Erdoğan da çok iyi biliyor. O kadar çaresizler ki söylenmemiş sözleri söylenmiş gibi göstermeye gereksinim duyuyorlar.
ahmetakinmersin@gmail.com
www.ahmetakin.com.tr