Dün kıldığımız ilk teravih, kalktığımız ilk sahur ve bugün tuttuğumuz ilk oruç ile yeniden bir Ramazan iklimine merhaba dedik.
Herkesin bahsettiği ve aslında hepimizin ezbere bildiği Ramazanın birbirinden güzel taraflarından bahsetmeyeceğim bu yazımda.
Ramazandan veya oruçtan değil, aslında ben bizden bahsedeceğim dilim döndüğünce bu satırlarda.
…
Kimileri için tutulan oruçtur.
Kimilerine göre Ramazan, orucun insanı tutmasıdır.
Ben ise tuttuğumuz orucun her yönüyle bizi bütün kötülüklerden kendimiz tutmayı sağlaması gerektiğini düşünüyorum.
Her ibadetin olduğu gibi orucun da bütün etkilerini hayatımızda göstermesidir gaye. Sadece bedenin değil kalbin, gönlün, beynin de içinde kardeşliği/yardımlaşmayı/dayanışmayı/paylaşmayı/duyarlılığı/mütavaziliği/ahlakı/güveni hep birlikte bulunduran Ramazan iklimini hissetmesidir tılsım.
…
Bugünlerde “ey insan oruç tut” ya da “ey oruç bizi tut” cümleleriyle başlayan çeşit çeşit yazılı, görselli, renkli mesajları okurken bu iş kadar kolay mı? diye düşünüyorum.
Sosyal medya üzerinden yapılan iki cümlelik bir dilekle tutma/tutulma işi tamam oluyor mu?
Çok güzel bir şiirden alıntı yapıp ya da çok özel kelimeleri sıralayıp oluşturulunca Ramazan mesajları beklenen sonuç yaşanıyor mu?
Ramazan sevinci/iklimi sadece mesajlarla mı yayılıyor dünyamıza ve dünyaya?
Herhalde şu an benim gibi siz de hayır diyorsunuzdur.
İnsan nasılsa dünya da öyledir. Ve bizler birey olarak başkalarına süslü süslü mesajlar atmak/vermek yerine şöyle samimi ve içten bir şekilde kendi kendimize mesajımızı vermeliyiz.
Gözler yalan söylemez hep doğruyu söyler onlar derya bir şarkı kendi kendiyle baş başa kaldığında insan yalan söylemez kendine, söyleyemez. Görün bakın o zaman ne diyor kendimiz bize.
…
Biz insan olarak
Öylesine köreldik ki,
Öylesine dünyaya daldık ki,
Kişisel ikballerimiz için her şeyi öylesine mübah görmeye başladık ki,
Mümin kardeş için iki katını istemek şöyle dursun öylesine bencilleştik ki,
Özümüz sözümüz öyle ayrı gayrı oldu ki,
Samimiyetten uzaklaşıp öylesine hesap sahibi olduk ki,
Elinden/dilinden/kalbinden emin olunmaktan fersah fersah uzaklaştık ki,
Yüze ayrı sırta ayrı söylemlerimizle/eylemlerimizle sadece yüzümüz değil her şeyimiz öyle ikileşti ki,
Afrikada öldürülse bir yerli canı bizde çıkarken şimdi öyle duyarsızlaştık ki,
Öldürülürken kardeşlerimiz her an ve yeryüzünün her yerinde, aç ölürken çocuklarımız biz onları televizyon ekranlarından çay ve pasta tabakları eşliğinde izlerken, her gün yeni bir utançla yazılırken dünyanın kara sayfasına,
Biz öyle normalleştik ki,
Biz öyle anormalleştik ki,
Biz kendimizi tutmadığımız müddetçe kötüye dair her şeyden, BİZİ KİMSE TUTAMAZ.
…
Bayram o bayram ola diyor ya bir halk ereni. Ramazan da oruç da aslında bizim de çok iyi bildiğimiz o Ramazan ola, o oruç ola.
Nefsimizin ve hırslarımızın değil, vicdanımızın inancımızın ve kendimizin bize kötü dediği her şeyden KENDİMİZİ TUTMAK DUASI İLE.
Sözüm kendimedir evvel. Olduysa bir sürçü lisan affola.