Aslında, iktidarın esas amacının eğitimsiz bir toplum hazırlamak olduğunu biliyoruz. Hiçbir meslek okulunun orta kısmı açılmazken yalnızca imam hatiplere bu ayrıcalığın verilmesi, eğitimin dinci temele oturtulmaya çalışılmasının bariz bir göstergesidir. Dinci ve kindar nesil yetiştirmenin temel yapı taşları döşenmeye devam edilmektedir. Maalesef, cehalet nedeniyle din ve bilimin birlikte hareket etme şansı yoktur.
Velilerin örgütlü bir şekilde hareket edememeleri, seslerini duyurmalarını ve haklarını aramalarını engellemektedir. Mini mini yavrular konuşulanları şaşkın bir şekilde dinlemekte ve ne olduğunu anlamaya çalışmaktadırlar.
Sadece, Ana Muhalefet Partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin çabaları yetersiz kalmaktadır. TÜSİAD, TOBB, TESK, ÜNİVERSİTELER, TÜRK-İŞ gibi kuruluşların kamuoyu baskısı yaratılması konusunda sessiz kalmaları ile, bindikleri dalı kestiklerinin farkında değiller. Bir yasak savma şeklinde yaptıkları cılız açıklamalar garip olduğu kadar da manidardır. Bugünkü konumlarını ve varlıklarını Atatürk’ün Laik Cumhuriyetine borçlu olanların, sadece çıkarlarını korumak için suskun kalmaları yürekleri sızlatmaktadır.
Tüm dünya, çağdaş ve bilimsel eğitimi geliştirmenin yollarını ararken Türkiye’nin medrese eğitimine dönmek istemesi ve Osmanlı’nın geleneksel sıbyan mekteplerini (eski ilkokul) camilerde ve vakıflarda çoğaltmaya çalışması kabul edilebilecek bir davranış değildir. Kitapların, laboratuvar araç ve gereçlerinin yerini, tespih, seccade, ibrik ve takunya almaya başladı. Kısa bir zaman diliminde imam hatip okullarının sayısının beş bine çıkartılması hedefleri varken, daha şimdiden imam hatiplerdeki öğrenci sayısı bir milyona ulaştı.
Ünlü Şair Nazım Hikmet’in “Bulutlar Adam Öldürmesin” şiirinde yazdığı gibi;
Koşuyor altı yaşında bir oğlan,
uçurtması geçiyor ağaçlardan,
siz de böyle koşmuştunuz bir zaman.
Çocuklara kıymayın efendiler.