Ekonomik istikrarını sağlamak ve buna bağlı olarak mal ve hizmet üretimini artırmak zorunda olan ülkemizde, devlet yardımlarının ve teşviklerin doğru zamanda ve doğru yerlerde kullanılması büyük önem taşımaktadır. Ülkede yaratılan katma değerin artırılması, yeni üretim teknikleri ve yeni ürünlerin geliştirilerek, teknolojik üstünlüğün ele geçirilmesi temel hedefler olmalıdır.
Dünya ticaret hacminde ve uluslararası sermaye hareketlerindeki büyümenin ülkeler arası ticareti engelleyen kısıtlamaların kaldırılması ve rekabet ortamının tesisi yönündeki çalışmaları hızlandırması, Dünya Ticaret Örgütü kuralları ile birçok ikili ve çok taraflı anlaşmaları yürürlüğe koymuştur.
Uluslararası mali piyasaların yapısı, sermaye hareketleri, teknolojik gelişmeler, enerji ve hammadde gibi ekonomi politikalarını etkileme potansiyeli yüksek faktörler, ülkelerin ekonomik yapısını ve gelişmesini etkileyen vazgeçilemez faktörler olarak öne çıkmaktadırlar. Bu bakımdan, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de, üretim faktörlerinin verimliliğinin artırılması, genel nitelikte vergi yükünün azaltılması suretiyle üretim maliyetlerinin düşürülmesi, proje karlılığına yönelik sektörel destekler, diğer ülkelerle olan karşılaştırmalı üstünlüklerden yararlanılması, yeni ve ucuz kaynakların yaratılması ile haksız rekabet yaratan olumsuzların bertaraf edilmesi sağlanmalıdır.
Mali önlemler ve devlet yardımlarının, ülke ekonomisi açısından daha yararlı olduğu kabul edilen mal ve hizmet üretimine yönelik uygun alanlara yönlendirilmesinde, uluslararası yükümlülüklerimiz ile devletler arasındaki ticarete etkisi dikkate alınmalıdır. Gözardı edilmemesi gereken diğer önemli bir konuda, ekonomik ve sosyal istikrarın sağlanmasına yönelik politikaların büyük ölçüde devlet yardımlarına dayandırılması, Türkiye’de sübvansiyonlar adı altında uygulanan kolaycı ve popülist önlemlerde olduğu gibi, rekabetçi ve üretken bir ekonomik ortamın yaratılmasına engel olabileceğidir. Makro ekonomik politikalar yanında, seçicilik taşıyan ve yönlendirme gücü olan devlet yardımlarına gereksinim vardır. Devlet yardımları ve teşvik politikalarının rasyonel bir şekilde belirlenmesi, sistemin işleyişi, kaynak ihtiyacının tespiti ve uygulama kriterlerinin şeffaf olarak ortaya konulması etkinliği artıracaktır.
Devlet yardımları veriliş şekillerine göre; ayni yardımlar, nakdi yardımlar, vergilerle ilgili yardımlar, destekleme alımları ile devlet garantisi ve kefalet şekliyle olabilmektedir. Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, mali önlemler ile devlet yardımlarının, rekabet koşullarına, kaynak dağılımına, kamu maliyesi ve gelir dağılımına, bölgeler arası gelişmişlik düzeyi ile dış ticaret üzerine olan etkileri iyi hesap edilmelidir. Devlet yardımı ve teşviklerin uluslararası yükümlülüklerle uyumlu olması gerekir. Bu bakımdan, Gümrük ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT), EFTA anlaşması, OECD ve Avrupa Birliği sözleşmelerindeki taahhütlerin ihmal edilmemesi gerekir.
Ülkemizde uygulanan devlet yardımları ve teşvikler konusunda etkin ve verimli bir ortamın yaratılması ile belirlenen ekonomik ve sosyal hedeflere ulaşılmasını engelleyen olumsuzlukları şu şekilde sıralayabiliriz:
- Mevzuat yetersizliği ve yetkili birimlerin dağınıklığı,
- Merkezi yönetime bağımlılık ve bürokrasi,
- Veri tabanının oluşturulamaması ile yardımların toplamının bilinememesi,
- Kaynak yetersizliği,
- Teşvik tedbirlerindeki çeşitliliğin artırılamaması,
- Kamusal açıdan fayda-maliyet analizi yani ölçülebilirlik kavramının yetersizliği.