1997-98 yıllarıydı. İstasyondan şehrin kalabalığına doğru ayakkabı boyaya boyaya giderdim. Birgün Hastane Cad. ile İstiklal Cad kesiştiği yerde bir işhanı keşfetmiştim. İlk kata girdim. Doktor Soyer ŞİMŞEK yazıyordu. Sabah 9 civarıydı.
Koridordan korka korka ilerledim. Cam kapıdan içeriyi görebiliyordum. Hem hastalar vardı. Hem de çalışan.
İçeri girdim. Masada notlar alan genç ve güzel bir kadın vardı. Döndü ve ne istediğimi sordu. “Abla boyanacak ayakkabı var mı?”
Daha bana cevap vermeden içeriye elinde çantası ve şemsiyesiyle biri girdi. Hoş giyimli, beyaz gömlek üzerine siyah papyonu ve lacivert ceketiyle. O girince herkes ayağa kalktı. “Bir tanelerim , aşklarım hoş geldiniz. “ dedi. Ben bir iki adım ötesindeydim.
Bana bakar bakmaz “önce bu yakışıklıyı gönder “ dedi.
Ne olduğunu anlamadım.
Muayenehanenin olduğu tarafa geçtim. Poşetlenmiş iki ayakkabı uzattı. “ Bunları güzelce boya aşkım, oğluşum.” Ben renkten renge girmiş epeyce şaşırmıştım. Kurdali’de hiç alışkın olmadığımız bir tavırdı.
Öyle başladı iletişimimiz.
Ayakkabısını boyadığım birgün kurumaya bırakmıştım. Fırsat bu fırsat kitap okuyarak geçirmek istedim. Doktor dışarı çıktığında elimde kitapları gördü. Kızacak diye korktum. Ayakkabısıyla ilgilenmediğimi düşünür diye.
Geldi ve yanıma çöktü. Gözleri dolu dolu. “Aferin sana oğluşum, bir tanem.
Bundan sonra gezmeyeceksin. Her sabah buraya geleceksin. Sandığı bir kenara koyup bizimle çalışacaksın. Sağa sola gönderecek birine ihtiyaç var. Boş zamanlarında içeride kitap okursun. Soracağım ne okudun diye”
Yaklaşık bir yıl okuldan önce öğleye kadar orada çalıştım. Sonrasında hiç kopmadık. Düzenli olarak ziyaret eder rapor verirdim. Arayı soğutursam “ merakta bırakırsan üzülürüm, beni üzme bir tanecik oğlum “ derdi.
...
Mersintıme gazetesinin 3 yıl önceki yıl dönümünde plaket aldığı için onu tebrik etmeye gittim. Sarıldı ve şu sözleri söyledi. “Seninle gurur duyuyorum. Aynı gazetenin yazarıyız. Okudun , araştırdın ve başardın. Hep böyle devam et. “
Bir ay önce bir sosyal medya kanalı için benimle çekim yapmışlar ben de o sırada Doktor Soyer ŞİMŞEK ‘ten bahsetmiştim. Sonuna kadar izlemiş ve hemen telefona sarılmış. Uzun uzun anlattı. Üretmenin öneminden, sanatın insana etkisine kadar birçok şey. En yakın zamanda elinizi öpmeye geleceğimi söyledim.
Son konuşmamız olduğunu bilmeden.
O Mersin için büyük bir değerdi.
İnsanların dini, dili veya ırkıyla ilgilenmezdi. Siyasetine karışmazdı. Sürekli okur ve paylaşırdı.
Odasın kapısında özetle “ ne olursan ol gel. Zengin veya fakir fark etmez. Dinin, dilin , ırkın ne olursa olsun gel. Burada şifa bulan çok. Yeter ki şifa bulacağım diyerek gel...”
Kapısı sonuna kadar açıktı gönlü gibi.
Kimseyi incittiğini duymadım. Aksine tanıştığı herkes onu tanımış olmaktan gurur duyardı.
...
Dün bu korona illeti bizden Soyer Abi’yi aldı.
Mersin’in başı sağ olsun.
Güle güle Soyer Abi
Mekanın cennet olsun. Güzel yüreğin hep bizimle yaşayacak.