Ebeveynlerin, Çocukların Gelişimine Katkı Sağlama Çabalarında Sıklıkla Yaptıkları Hatalar

Merhaba sevgili ebeveynler;

Bu yazımız başlıkta yer alan konular ve benzeri diğer konularda karar veremeyen tüm ebeveynlerimize gelsin.

Çocuk yetiştirme sürecinin her dönemi kendine has kararsızlıkları ve karar verilmesi gereken durumları beraberinde getirir. Doğduğu andan itibaren çocuğunuzun gelişimiyle ilgili hiç hata yapmamayı, olması gereken her şeyi olması gereken zamanda yapmayı dilersiniz. Bazen aldığınız kararları beğenmezsiniz, geç kaldığınızı düşünürsünüz ya da çevrenizdeki insanların olumsuz eleştirilerine maruz kalırsınız. Biz bu yazımızda karar almanıza ve aldığınız kararları sorgulamanıza yardımcı olmayı amaçladık. Öncelikle şunu belirtelim ki burada kurs olarak tanımladığımız kavram kurs, eğitim, etkinlik, aktivite, atölye vb. pek çok kavram yerine kullanılmıştır. Yani kurs yerine bu kavramlardan birini koyarak ta okuyabilirsiniz yazımızı. Kurslardan başlayalım…

Kursa başlama yaşı kaç olmalı? Böyle bir yaş sınırı yoktur. Çocuğunuzun gelişimsel özellikleri, hazırbulunuşluğu, ilgisi, ihtiyacı, yetenekleri, beklentileri ve sizin beklentileriniz; kursa başlama yaşı bu bileşenlerin toplamıdır aslında. Olası bazı kurs seçenekleri için şunları söyleyebiliriz. Yüzme, dans, spor dallarına yönelik kurslar, yabancı dil, resim, enstrüman çalma gibi kurslar çocuğunuzun ilgi ve yeteneklerini görmenize yardımcı olur ve bütünsel gelişime katkı sağlar.

Ebeveynler olarak çocuğunuzu donanımlı büyütmek istediğinizi biliyoruz. Ancak bunu yaparken göz ardı edilmemesi gereken ama ebeveynler tarafından çoğunlukla göz ardı edilen bazı noktalar var. Bunlardan birincisi kendi istek ve beklentilerinize öncelik vermeniz. Aslında bu konuda tamamen haksız değilsiniz. Çocuğunuz henüz küçük ve doğal olarak onun adına bazı kararlar almanız gerekiyor. Ancak çocuğunuz kendi başına karar verme yaşında olmasa bile size bazı ipuçları verir. İşte sizin bu ipuçlarını kaçırmamanız ve iyi bir gözlemci olmanız önemlidir. Çocuğunuzun ilgisini ve yeteneğini asla görmezden gelmemelisiniz. Başka bir çocuğa iyi gelen, onun her anlamda gelişimine katkı sağlayan bir kurs sizin çocuğunuz için hiç uygun olmayabilir. Üstelik bu bir başarısızlık göstergesi de değildir. Bunu bir örnek üzerinden açıklayalım:

Annemiz çocuğunun piyano çalmasını hatta bu alanda çok başarılı olmasını istiyor. Ve çocuğu için piyano kursu araştırmaya başlıyor. Gittiği kurslardan birinde öğretmen annemize, evde bir piyano olmazsa kursta öğrenilenlerin tekrar edilemeyeceğini ve istenen hedeflere ulaşılamayacağını söylüyor. Sevgili annemiz hemen evine kurstaki modelin aynısından bir piyano alıyor. Annemiz bu durumdan çok memnun çünkü üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini düşünüyor. Piyano kursuna çocuğunu tam zamanında götürüyor, kursun bitmesini bekliyor, evde tekrarlar yaptırıyor… Ama çocuğumuz aynı derecede memnun değil bu durumdan. Çok sıkılıyor, üstelik annesinin ve öğretmeninin beklentilerini karşılayamadığı için suçluluk ve başarısızlık duygularıyla baş etmeye çalışıyor. Oysa küçük yaşı için hiç te uygun değil bu duyguları bu kadar derinden hissetmesi. Ve sonunda çocuğumuz kursa devam etmiyor. Annemiz -sözüm ona- üzerine düşen her şeyi yaptığı ancak çocuğunun şımarıklığı yüzünden bu durumun yaşandığını düşünerek ya bir daha hiçbir kursa çocuğunu göndermeme tehdidinde bulunuyor ya da çocuğuna artık güvenmediğini belli edecek söz ve davranışlarda bulunuyor. Piyanoya ödediği ücreti sık sık dile getiriyor. Ne olacak şimdi bu piyano diye söyleniyor… çocuğumuz ise farklı tepkilerle kendini anlatmaya çalışıyor. Olaya baktığınızda aslında farklı pek çok kurs için sizlerde aynı şeyi yapmış olabilirsiniz öyle değil mi? Peki bu annemizin ve öğretmenimizin yaptığı doğru mu? Tabi ki hayır. Haydi doğrusunu aşağıda kurgulayalım:

Annemiz çocuğunun piyano çalmayı öğrenmesini istiyor ve kurs görüşmelerine başlıyor. Görüşmeye gittiği kurslardan birinde öğretmen ona şöyle diyor:

“Öncelikle çocuğunuzun gelişimi için böyle çaba göstermeniz çok güzel. Ancak benim çocuğunuzun piyanoya olan ilgisinden ve yeteneğinden emin olmam gerekiyor. Şöyle yapalım ilk birkaç ders ben çocuğunuzu gözlemleyeceğim. Tuşlara dokunuşuna, müzik algısına, ilgisine, parmakların yeterli gelişim düzeyinde olup olmamasına… Eğer piyanoya ilgisi ve yeteneği olduğuna kanaat getirirsem evinize nispeten daha uygun fiyatlı ve aynı işi görebilecek bir piyano almanızı isteyeceğim. Süreç bu şekilde çok daha sağlıklı olacaktır.”

İşte bu doğru bir diyalog ve yönlendirme olacaktır. Bu durumda annemizin de çevresindeki diğer çocuklarla kendi çocuğunu kıyaslamadan öğretmenin söylediklerine uygun davranması gerekiyor. Burada önemli olan bir konu daha var. Eğer çocuğunuz sıkılarak bir kurstan ayrılmışsa yeni bir kursa göndermek için biraz zaman geçmesini bekleyin. Aksi taktirde çocuğunuz bunu alışkanlık haline getirebilir.

Gelelim kaç tane kurs olması gerektiğine. Sevgili ebeveynler bu işin standart kuralları yoktur. Her çocuğun ilgisi, beklentisi, yeteneği ve ihtiyaçları farklıdır. Sosyalleşme konusunda sorun yaşadığı düşünülen bir çocuğun gideceği kursla, dikkat dağınıklığı yaşayan bir çocuğun gideceği kurs aynı değildir. Kurstan beklentiniz de burada çok önemlidir. Çocuğunuzun eksik gördüğünüz gelişimsel yönlerinin tamamlamak mı? Baskın olduğunu düşündüğünüz yönünü daha da kuvvetlendirmek mi? Yoksa arkadaşlarınız gönderdiği için onlarla sohbetlerinizde yer bulsun diye mi? Bu soruların her birini gerçekçi olarak kendinize sormalısınız.

Şimdi gelelim diğer boyuta yani akademik destek amaçlı gönderilen kurslar. Çocukların akademik hayatının başlamasıyla birlikte ebeveynlerde son dönemde sırasıyla şu davranışlar görülmeye başlandı. Öncelikle evde çocuğunun ödevlerine yardımcı olan ebeveynlerimiz, ödevlerin karmaşıklığının artmasıyla birlikte ödev yaptırıp derslerde yardımcı olması için yeterli olduğunu düşündükleri kişilerden yardım almaya başladı. Ardından derslerin karmaşıklığının artmasıyla birlikte kritik öneme sahip gördükleri dersler için yardım almaya başladılar. Ardından bunun yanı sıra çocuğunun tüm eğitim ihtiyaçlarıyla ilgilenecek, ona ders programları hazırlayacak, günlük çözdüğü soru sayısını takip edecek eğitim koçu ya da eğitim danışmanı dediğimiz kişilerden yardım almaya başladılar. Yani üzülerek söylemek zorundayım ki çocuklarına ait tüm sorumluluğu birilerine devretmeye başladılar. Ebeveynleri olarak çocuklarınızın bu gibi ihtiyaçlarından ya da takiplerinden öncelikle sizler sorumlusunuz. Kendi sorumluluğunuzu başkalarına devretmeyle istediğiniz sonuçlara ulaşamazsınız. Tabiki çocuğunuza akademik anlamda yardım etme konusunda yeterli olamadığınız zamanlar olacaktır. Ve tabiki birilerinden destek almakta da haklısınız. Burada söylemek istediğimiz şey çocuğunuzla ilgili almanız gereken sorumlulukları da yardım başlığı altında karşı tarafa yüklemeniz. Bu doğru değil maalesef. Bunlar sizi ebeveyn yapan şeyler aslında. Çocuğunuzun her gelişim dönemine her yaşına bizzat dahil olmak ve onu izlemek ebeveyn olmaktır. Zaten aynı ebeveynlerimizden bir süre sonra “ne yaparsak yapalım olmuyor” gibi sözler duymak ta bu yanlışın en somut göstergesidir. Çocuğunuzu siz takip etmezseniz ve bunu ona hissettirmezseniz maalesef olmayacaktır. Gönderdiğiniz kurslarda ya da yardım aldığınız kişilerde sihirli bir değnek yok. Kısa sürede büyük beklenti içine girerseniz ve bu sorumluluğu üçüncü bir kişiye yüklerseniz çocuğunuzun kendi hedeflerine ya da sizin çocuğunuzla ilgili olan hedeflerinize ulaşmanız da mümkün olmayacaktır.

Karşılıklı konuşmak, çocuğunuzu dinlemek, beklentilerinizin onun beklentileriyle örtüştüğünden emin olmak, ilgi ve yetenekleri göz ardı etmemek işte pek çok sorunlarınızın çözümü bu kritik kelimelerde gizli…

Hoşçakalın…