EKONOMİK SORUNLARI SİYASETTEKİ GÜVENSİZLİK TETİKLİYOR

 Dünyada, yükselen piyasalarda son zamanlarda görülen yavaşlama küresel ekonominin geleceğiyle ilgili kaygıları derinleştiriyor. Türkiye açısından terör, yolsuzluk, israf, rant ekonomisi ve rüşvet ile cari açık endişeleri daha da artırıyor. Olan yine, dar gelirlilere ve yoksullara oluyor.
Piyasa oyuncularının, sabit faiz yerine değişken faizli ya da TÜFE’ye endeksli tahvillere yönelmeleri, ekonomik politikalara olan güvenin askıya alındığının önemli bir işareti gibi görünüyor. Devlete borç verenlerin, faizin dalgalanma riskini borç alana fatura etme tercihi, Hazine’nin, eski ihalelere göre daha fazla maliyetle borçlanmasını zorunlu kılıyor.
Son on yılda üreterek değil, borçlanarak büyüyen Türkiye ekonomisinde bugün gelinen noktada, ekonominin başındaki dertlerin gerçek yüzünün ortaya çıkması, yapısal reformları zorunlu kılmaktadır. Bugünkü verimlilik ve tasarruf (sermaye birikimi) seviyesiyle yıllık refah artışının yüzde 4’ü geçemeyeceği aşikardır. Bu büyüme oranıyla da toplumun beklentileri karşılanamaz.
Yapısal reformların nelerden ibaret olduğu ülkeden ülkeye değişmektedir. Türkiye gündeme geldiğinde, sosyal güvenlik sisteminin yeniden yapılandırılması, kayıt dışı ekonominin azaltılması, vergi tabanının genişletilmesi, yolsuzluk ve rüşvetin önlenmesi için şeffaf yönetim ve etkin denetim, verimlilik ve eğitim konularını listenin başına yazabiliriz.
Büyümenin ithalata bağımlı yapıdan kurtarılması ve cari açığın düşürülmesi, vergi sisteminin dolaylı vergilere dayalı olmaktan çıkarılıp, dolaysız vergilere ağırlık veren bir yapıya dönüştürülmesi, enerji tasarrufu olmazsa olmaz koşullardandır. Aslında, ekonomik konulardaki yapısal reformlar kadar, eğitimden adalete, seçim sisteminden özgürlüklere kadar yapısal reformlara gereksinim olduğu apaçık ortada.
Kısacası, demokratik bir anayasaya sahip olmadan, yargı vesayeti kaldırılmadan, katılımcı demokrasiye geçmeden, denetim ve şeffaflık sağlanmadan, ülke ekonomisine rekabet gücü sağlayacak olan enerji maliyetleri düşürülmeden, eğitim ve yeni teknolojilerle emek verimliliğini artırmadan, sürdürülebilir, yüksek oranlı ve uzun vadeli bir kalkınma hızına ulaşılamaz.
Sonuç olarak, bir sistemin daha verimli çalışabilmesi ve şoklara karşı daha dayanıklı hale getirilebilmesi için, o sistemin yeniden yapılandırılması kaçınılmaz olmaktadır. Tabii, şayet bir sisteminiz ve programınız varsa. Günübirlik kararlarla ve seçimlerde oy kaybederim kaygısıyla, alınan ya da alınmayan ekonomik tedbirlerin, geçmiş yıllarda yükünü çekmiş bir ülke olarak, hatalarımızdan önemli dersler çıkarmalıyız.