FOTOĞRAF VE ''AN''

''En iyi makine en iyi fotoğrafı çekseydi en iyi daktiloya sahip olan da en iyi romanı yazardı.''

AN' ları bir fotoğraf karesine ressam inceliğiyle hapseden Büyük Usta Ara Güler'i kaybettiğimiz bu günde, ''fotoğraf sanatının'' penceresinden bakarak objektifimize takılanları tahlil edelim.

Ne dersiniz? 

Fotoğraf çekilirken zaman durur ve o anın tüm sihri hapsolur tüm renkleriyle fotoğraf karesine.

O anın tüm sihrinin hapsolduğu fotoğraflardır ki onlar hatıralarımızdır aslında. 

Fotoğraf bazen:

Sevdiğine söyleyemediğin sözlerdir.

 Anaya, babaya, sılaya özlemdir.

 Bir bakışla anlatılabilen sözler kadar çoktur görmesini bilene.

 Tekine bile bir kitap dolusu hatıra sığabilen geçmişimizdir.

 Zamanı durduran insan manzaralarının, bir kareye sığması olarak da   değerlendirilen bir sanattır.

 Tüm dünyada fotoğraf sanatı denilir o yüzden bu sanata.

 Ve fotoğraf sanatçısı denilir, bu kareleri bir kağıda hapsederken yüreğinin   güzelliklerini de ortaya koyan insana...

 Bu yazıyı yazmama; hayata farklı açılarla bakabilen, yaptığı sanatın ötesinde   hayatın tüm renklerini her kareye doldurmayı başarabilen güzel bir yüreğin son   çırpınışı ile aramızdan ayrılması sebep olmuştur, Ara Güler...

 Büyük fotoğrafçı Ara Güler, 1928 yılında başladığı yolculuğunu sayısız hatıralar ve   o hatıralara hapsettiği fotoğraflar ile nihayetlendirdi.

Tüm yaşamı boyunca yaptıklarıyla; yurdumuzun dört bir köşesinin insan manzaralarını, doğal güzelliklerini, kadim medeniyetimizin tüm unsurlarıyla hayatımıza yansımalarını onun karesinden görmemizi sağladı.

Büyük ustayı hep saygıyla ve hürmetle anacağız.

Fotoğraf sanatına farklı ve özel bir yorum getiren Ara Güler; fotoğraflara, sanatçı gözüyle de bakmazdı.

Onun gözünde fotoğraf; sanatın ötesinde,hakikatin parçasını yakalayan şeydi. O anki zamanı, tarihi tüm gerçekliğiyle kaydetmekti.

''Sanat olmasına lüzum yoktur fotoğrafın. 

Fotoğraf tarihi bir olaydır. Tarihi zapt ediyorsun, bir makine ile tarihi durduruyorsun.''

 Ona göre fotoğraf; görsel tarihin kayıt   altına alınmasının yollarından biriydi.

 Objektifinden yansıyan 1950 ve 1960' ların o eski İstanbul fotoğrafları olmasa   birçok hatıra unutulmuş olacaktı. 

 Ben: ''İstanbul foto muhabiriyim ve dünya vatandaşıyım.'' derdi.

 Komşusunun çiçeğini sulayan teyzenin samimiyetini o AN' a hapseden kaç kişi   tanıyorsunuz?

 1957 yılında iki sandalcı Haliç'te arkalarında vapur dumanlarından görünmez   hale gelen cami önünde kim bilir ne konuşuyorlardı?

Büyük Usta'nın ''Benim hayatımdaki en mühim çöpçü, İstanbul’un çöpçüsü'' dediği çöpçüler kralı ile arkadaşlığı, sizce arkadaşlığın da resmi değil mi?

Daha nice hatıralarını fotoğrafları ile kayıt altına aldığı renkli bir hayat.

Bir röportajında; ''Necip Fazıl Kısakürek, dünyada gelmiş geçmiş en büyük şairdir, fakat çok tehlikeli biridir. Orhan Veli Kanık arkadaşımdır, sarhoşken belediyenin açtığı lağım çukuruna düşüp öldü. Orhan Kemal de arkadaşımdı. 6-7 Eylül günü sokakta yürüdüğümüz babası Güney’in İstiklal Mahkemeleri başkanıydı. Atatürk’ten kaçıp gitmiştir. Bedri Rahmi Eyüboğlu da haftanın üç günü birlikte olduğum adamlardan. Fikret Mualla, dünyanın en iyi adamıdır. Sabahattin Eyüboğlu hocamızdı bizim. Onların içinde yaşadım. Onlara gidip de röportaj yapmama gerek yoktu.'' der ve özetler içinde bulunduğu konjonktürü.

İstanbul dışında en çok Hindistan ve Bangladeş'de fotoğraf çekmeyi sevdiğini söyleyen Büyük Usta; iki milyona yakın fotoğrafa, doksan senelik ömrünü saklayarak sevenlerine armağan etti. 

Saygıyla ve hürmetle anıyorum.

 Fotoğraf denilince şunları da söylemeden geçemeyeceğim.

 Zamanın hapsolduğu kareler olarak hatıralarımızı saklayan bu vesikalar nasıl bir aletle   çekilirse çekilsin AN biriktiren sihirli kayıtlardır.

 Fotoğraflarımızın bazılarını hiç unutamayız, bazılarına da bakmak gelmez içimizden.

 Aslında görmek istediğimiz de, hatırlamak istemediğimiz de geçmiş ve hatıralarımızdan   başkası değildir.

 Bazen eski fotoğrafları karıştırırken dalar gideriz hayali cihan değer AN'lara.

 Durup durup baktığımız fotoğraflar vardır elbet ve bir fotoğraftan daha fazlasını   anlatırlar, bakmayı bilenlere...

 Gözlerimizi alamadığımız o fotoğraflarda zaman hapsolmuştur. Belki arkasında bir not   düşülmüş ve selam da edilmiştir sahibine.

Bazen siyah beyaz bazen renkli de olsa eski zaman hatırasıdır. 

Er mektubudur görülmüştür damgası gibi, her baktığımızda başka şeyler gördüğümüz o fotoğraf kareleri olmasa geçmişimizin bir kısmı da olmazdı diyebilirim. 

Geçmişine ait birkaç fotoğrafı olan büyüklerim şanslıdır. 

Fotoğrafımızı bazen bir doğum, bazen bir sünnet veya düğünde topluca çekilmiş resimlerin içinde buluruz. 

Bazen ise bir vesikalığa gizlenir geçmişimiz. 

Çocuksu bakışlardaki masumiyeti arar gözler, büyüklerde ise bambaşka hayalleri...

Bu yazdıklarımı 2000 yılı ve öncesi doğanların daha iyi anlamlandıracaklarını biliyorum. 

Fakat yaşça daha küçük kardeşlerimizin de fotoğraf konusunda bilgileri olsun istedim. 

Günümüzde gelişen teknoloji sayesinde akıllı telefonlar ile dahi kayıt altına alınan bu vesikaların değerinin hayat ilerledikçe daha iyi anlaşılacağına eminim. 

Büyük Usta Ara Güler'in veciz bir sözü ile bitirmek gerekir sanırım.

“Yaşam size verilmiş boş bir film; her karesini mükemmel bir biçimde doldurmaya çalışın.”

Sağlıcakla, hoşça kalın ...

 

Ahmet Yalkın

yalkin66@gmail.com

Mezitli İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü