Bugünlerde sosyal medyada dolaşan video ile derinden sarsıldığımı itiraf ediyorum.
Dudaklarımın titrediğini, ağladığımı…
“Allahım!.. Ne oluyor bana?”
Uzun zamandır böylesine etkileyici bir cümle bekliyormuşum meğer…
Dudaklarımın titrediğini, ağladığımı…
“Allahım!.. Ne oluyor bana?”
Uzun zamandır böylesine etkileyici bir cümle bekliyormuşum meğer…
Bosna’daki Türk Birliği, belirlenmiş köylerde karlı bir kış günü yiyecek giyecek dağıtmaktadır.
“Teşekkür ediyoruz, şu tepedeki evde tek başına yaşayan bir kadın var, ona da götürseniz” der bir Bosnalı…
O eve yol yoktur ve yüzbaşı ile binbaşı erzakı sırtlar, tepeye varırlar.
Çaldıkları kapıyı, tam da tarif edildiği gibi yaşlı bir kadın açar.
“Teşekkür ediyoruz, şu tepedeki evde tek başına yaşayan bir kadın var, ona da götürseniz” der bir Bosnalı…
O eve yol yoktur ve yüzbaşı ile binbaşı erzakı sırtlar, tepeye varırlar.
Çaldıkları kapıyı, tam da tarif edildiği gibi yaşlı bir kadın açar.
“Türk müsünüz?”
“Evet.”
“Geleceğinizi biliyordum.”
“Evet.”
“Geleceğinizi biliyordum.”
Bu kadar işte…
Ne büyük bir anlam yüklüdür bu cümle, mazlumun ve mağdurun yardımına Türk’ten başka kimse koşmaz demektir, aynı zamanda…Torunlara intikal eden bir beklentiyi barındırır kendi içinde…
Bosna’yı ne zaman kaybettik ki?
“Ya da Bosna hâlâ bizim de haberimiz mi yok?”
Nasıl da beklenmişiz o diyarda, kaç nesil geçmiş ama kurulan cümleye bakar mısınız?
“Geleceğinizi biliyordum.”
Afrika’dan, Ortadoğu’dan Myanmar’a kadar nerede insanlığa ihtiyaç var, oradayız…
Deprem mi, sel mi, açlık mı, savaş mağdurları mı, oradayız.
Efsane geri mi dönüyor, ne?
Bosnalı kadının sözünde gizli her şey…
Dünyanın 5’ten büyük olduğunu haykıran “Reis” haklı galiba…
Bu milletin kendi ayakları üzerinde durmasını öğrendikten sonra yürüyeceğini herkes anlamış olmalı ki tertip üzerine tertip ama yemezler artık. Ve bu millete “Müslüman Türk” diyorlar, içeridekiler de dışarıdakiler de heyecanla bekliyorlar.
İşte Erdoğan gerçeği…
Ustalık döneminde dünya politika sahnesindeki daha etkin olacağının işaretlerini veriyor.
Osmanlı coğrafyası başta olmak üzere hemen her yerde adından bahsediliyor, mazlum ve mağdurların beklentilerini seslendiriyor. Büyük hayaller kurduğunuzda cebinize de bakıyorsunuz ve çok şükür ki dünyada ticaret yapmadık bir ülke bırakmayan Türkiye, şaşırtmaya devam ediyor.
Reklamdaki gibi “bu Türkler çok oluyor” dedirtiyoruz ve tüm dikkatleri üzerimize çekiyoruz.
Dünyanın neresinde olursa olsun bir mazlumun kapısını çalan el ve sofrasında sıcak yemek olan bir milletten bahsediyoruz. Ve işin en can alıcı noktası da bizim oralarda beklenmemiz.
Efsanenin geri dönmesi bazen asırlar alabiliyor ama karlı bir kış günü karşısında askerleri görünce “Türk müsünüz” diye soran Bosnalı kadın haklı… Zira Türk’ten başka hiç kimse insanlık adına böylesine karşılıksız hizmet sunmaz… Damarlarımızda hâlâ büyük devlet olmanın, büyük millet olmanın heyecanı dolaşıyor ve olacak gibi…
Erdoğan, karizmatik bir lider olarak kendisini en çok eleştirenleri birer birer fethederek yoluna devam ediyor. Kimselerin söyleyemediğini söylüyor, yapamadığını yapıyor.
Mazlum milletlerin yıllardır Türkleri bekledikleri bir dünyada Türkler de Erdoğan’ı beklemişler.
Onunla kendimize geldik, alnımız ak, başımız dik…