Evet, işlerim çok. Hem de, o kadar çok ki, bir türlü bitmek bilmiyor. Bir de, sen yanımda yoksun ya sevgilim. İşte en ağır gelen de, bu… Senin hasretin!
Sabah ezanla açtığım gözümü, gecenin bir yarısı zorla kapatıyorum. Hasretin gözlerimin önünden hiç gitmiyor. Bu gurbet ellerde, iş diye çırpınırken, tüm aklımı senin o güzel yüzün meşgul ediyor. Her daim aklımdasın, be sevgilim...
Bugün girdiğim toplantıda, dalmışım. Birden kendime geldiğimde, yine aklımda sen vardın. Yüreğim sen diye çarpıyordu, benim al yanaklım, üzüm gözlüm…
Artık anladım, be sevgilim! Benim için tüm dünya senin üzerine kurulmuş. Sen varsan, her şey var. Sen yoksan… İşte! Buna o kocaman yüreğim asla dayanmaz.
Aylardır buradayım. Gurbetteki işlerim, bir türlü bitmedi. Bu arada yavrularımız nasıllar? Onlar’ ı da çok özledim. Kasap Hüseyin amca, Manav Ali, Bakkal Hasan… Annenler… Nasıllar?
Apartman komşularımız, beraber çay içtiğimiz o güzel dostlarımız…
Kapının önündeki kediler. Akvaryumdaki balıklar. Evimiz…
Her şey yerli yerinde mi? Herkesler iyi mi?
Dedim ya sevgilim…
Bu gurbet, beni belki 5 yaş daha da yaşlandırdı. Ama sakın beni merak edipte, o güzel gözlerinden benim için yaşlar akıtma, sevgilim. Ben de iyiyim. Tek derdim, özlem…
Sen, yavrularım…
Mahallemiz, dostlarımız…
Şimdi odanın telefonu çalıyor, sevgilim. Birazdan yine bir toplantıya gireceğim.
Ama sanma ki, toplantıda aklımdan çıkacaksın!
Dedim ya sevgilim…
Ben her daim seninle yaşıyorum. Sensizlik, hasretin çok yaraladı beni. Ama dayanmaya çalışıyorum. Tek dayanağım, benimsin ya sevgilim…
Bu bana yetiyor.
Seni çok seviyorum, sevgilim…
Mektubuma son verirken,
Herkese Selam, Sana Hasret!
SEVGİYLE KALIN…