HOŞ GELDİN MONARŞİ

“Erdoğan Good. Economi of Turkey very good.” dedikten sonra Türkçe karşılığı olarak şu ifadede bulundu: “Türkiye’de bundan sonra kimse Başkanlık falan beklemesin. Erdoğan ailesi bu işi sonuna kadar götürecektir.” O gün taksi şoförünü pek dikkate almamıştık ama bugün gelinen noktada adam haklı çıktı.
Bugün Türkiye’de uygulanan siyasal sistem monarşinin ta kendisi. Göstermelik bir Meclis ve Saray’ın ve ailenin emrinde bir kabine ve talimata göre karar veren yüksek yargı. 31 Mart seçimlerinin sonucu bizleri biraz umutlandırmıştı. Ancak, YSK vermiş olduğu iptal kararıyla demokrasinin tüm kırıntılarını da sildi attı. Türkiye’de adeta başkanlık içinde bir başkanlık sistemi uygulanarak “Tek Adam”ın yetkileri genişletiliyor.
23 Haziran’da yapılacak olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin sonucunun YSK’nın iptal kararından sonra fazla bir önemi yok. Çünkü, YSK şunu söyledi: “Bundan sonra vereceğimiz tüm kararlar hukuki değil siyasi olacaktır. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şu sözleriyle durumu doğruladı. “23 Haziran’da bizim rakibimiz AKP değil YSK olacaktır.” CHP Parti Sözcüsünün: “YSK’ın bir tek asıl üyesi var o da SARAY’da oturuyor” şeklindeki ifadesi de durumu özetledi.
Katılımcı demokrasi ve özgürlükleri yaşamış 82 milyonluk bir ülkeyi “Tek Adam” yoluyla yönetemezsiniz. İktidarda kalabilmek için ülkenin bugüne kadar kazanılmış tüm değerlerini gözden çıkarmak ileride telafisi olanaksız durumlar yaratabilir. Nefret dilini kullanarak ve yurttaşlar arasına ayrılık tohumları ekerek kendi geleceklerinden başka bir şey düşünmeyenler ülkeye çok ciddi zarar verirler.
Monarşi tarih boyunca çok yaygın olmuş bir yönetim sistemidir. Kelimedeki “mono” ifadesinden de anlaşılacağı gibi idarenin tek bir kişinin elinde toplanması monarşinin en temel özelliğidir. Devletin en tepesinde bütün gücü elinde bulunduran “monark” yani hükümdar bulunur. Hükümdar farklı dil ve kültürlerde kral, han, sultan, bey, padişah gibi unvanlar da kullanabilir. Cumhurbaşkanı bile denilebilir.
Türkiye, toplumsal yapısı itibarıyla böyle bir düzeni kabul etmeyecek ve sonunda demokratik parlamenter sisteme dönme yolunu mutlaka bulacaktır. Son yıllarda yaşanan ekonomik yıkımın arkasında da hukuksuzluk ve keyfilik yatmaktadır. Türkiye, varlıkları en çok değer kaybeden ülkeler arasında Venezuela’dan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Halk sürekli fakirleşirken SARAY ve adamları servetlerine servet katmaktadırlar.
ADALET; İslâm’ın çok önem verdiği konulardan birisidir. “Hakkı teslim etmek ve kim olursa olsun eşit muamelede bulunmak” manasına gelir. Peygamberimiz buna çok dikkat eder, “suçu işleyen kızım Fatıma bile olsa cezasını veririm” buyururdu. Durum böyle iken, iktidarda olanların gözleri dönmüş bir şekilde hak ve hukuk tanımamaları üzücüdür.