Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (United Nations Development Programme - UNDP) tarafından son 30 yıldır İnsani Gelişme Raporları yayımlanmaktadır. Raporda yer verilen İnsani Gelişme Endeksi ile bireylerin sağlık durumları ve hayat süreleri, eğitim durumları, bilgi ve beceri seviyeleri, öğrenim süreleri ve sahip oldukları hayat standartları göz önünde bulundurularak ülkelerin gelişim düzeyleri ölçülmeye çalışılmaktadır.
189 ülkenin sıralandığı 2020 İnsani Gelişmişlik Endeksi bulgularına göre Norveç, İrlanda, İsviçre, Hong Kong ve İzlanda en yüksek insani gelişmişlik düzeyine sahip ülkeler olarak sıralandı. Son 30 yılda İnsani Gelişmişlik Endeksi sıralamasında Norveç 21 kez, Avustralya 6, İsviçre 4 ve Amerika Birleşik Devletleri 1 kez birinci oldu.
1990 yılında ‘orta gelişmişlik’ düzeyinde olan Türkiye önce ‘yüksek gelişmişlik’, sonrasında ise ‘çok yüksek gelişmişlik’ düzeyine yükseldi. 1990’da 144 ülke arasında 85’inci sırada olan Türkiye, 2019 yılında 189 ülke arasında 54’üncü sıraya çıktı.
Türkiye ve Singapur İnsani Gelişmişlik Endeksi sıralamasında son 30 yılda en fazla yükseliş gerçekleştiren iki ülke oldu. Endekste yer alan kriterlerin o ülkede yaşayan insanların hayat standartları, refah seviyesi ve hayattan memnuniyet dereceleri ile ne kadar yakın ilişkisi olduğunu bilenler için ülkemizin ‘çok yüksek gelişmişlik’ seviyesine yükselmesi ve bu seviyeyi koruması çok önemli bir mevzudur.
2014’ten beri bu raporları ve raporlarla ilgili TEPAV’ın dereğerlendirmelerini yakından takip ederim. Hatta son 5 yılda hazırladığım tüm proje ve çalışmalarda bu raporların verilerini dikkate aldım. Proje ve çalışmalarımın sonuçlarını yani başarı ve başarısızlık durumunu bu raporlar rehberliğinde hazırladığım ölçülebilir kriterlerle değerlendirdim.
Bunu kendi hayatımdan somut bir örnekle açıklarsam insani gelişmişlik endeksi kriterlerini etkileyen tüm standart ve durumları iyileştirmek için yapılan çalışmaların öneminin daha iyi anlaşılabileceğini düşünüyorum.
Yerelde idareci olarak çalıştığım süre içinde somut ve uluslararası ölçek olan bebek ölüm sayısı ve çalışmalar kapsamında sunulan hizmet sayılarını dikkate alarak projeler üretmiş, gerçekleştirmiş ve değerlendirmiştim. Çalışmalara başlamadan ve çalışmaların başladığı dönemde yıllık ilçe bebek ölüm sayısı 20-23 aralığında iken; yapılan proje ve çalışmalar desteği ile yıllık bebek ölüm sayısı 11’e kadar düşürülmüştü. Çalışma ve projeler öncesinde yılda verilen diyet ve sağlığı koruyucu alışkanlıklar danışma hizmeti toplam sayısı 35-50 aralığında iken bu sayı yılda 1500’ün üzerine çıkarılmıştı. Tarama programı kapsamında yılda 2500 civarında kişi belirlenen kanserler açısından taranıyorken çalışma ve projelerle bu sayı yılda 12-13 bin kişiye çıkarılmıştı. Burada vurgulamak istediğim, yapılması planlanan tüm çalışmalara ölçülebilir ve ulusal/uluslararası standartlarda hedefler konduğunda sonuçlar da belirlenen standart ve kriterdeki ölçeklerle değerlendirilebilmektedir.
UNDP İnsani Gelişme raporuna ek olarak ve bu raporla ilişkili, aynı metedoloji ile hazırlanan ve aynı süreçte yayımlanan TEPAV’ın 81 il için İnsani Gelişmişlik Endeksi Değerlerlendirme raporunu da dikkatle takip ederim. Bu sene yayımlanan rapordaki önemli verileri de rapordan alıntılayarak aşağıda belirttim.
TEPAV çalışmaları kapsamında 81 il için hesaplanan İnsani Gelişmişlik Endeksi sonuçlarına göre, Ankara, Türkiye’nin en gelişmiş ili olarak öne çıkmış, UNDP küresel sınıflaması dikkate alındığında “çok yüksek gelişmişlik” grubunda yer alan Ankara’yı sırasıyla İstanbul, Kocaeli, İzmir, Antalya, Muğla, Tunceli, Eskişehir, Tekirdağ, Bursa, Yalova, Rize, Trabzon, Karaman, Kayseri, Bilecik, Artvin, Denizli, Bolu, Sakarya ve Mersin takip etmiş. “Çok yüksek gelişmişlik” grubunda sıralanan 21 il yer alırken 59 il “yüksek gelişmişlik” grubunda yer almış. Sadece Ağrı “orta gelişmişlik” düzeyinde yer alan tek il konumunda kalmış. Raporda özetle;UNDP küresel sınıflaması dikkate alınarak bakıldığında Türkiye’nin küresel sıralamada 189 ülke arasında 39’uncu ve 119’uncu sıralarda yer alabilecek illerin toplamından oluşmakta olduğu sonucuna varılmış.
Bu raporlar, raporları oluşturan endeks ve kriterleri tek ve en doğru olarak nitelemek veya kamu yönetimi ve politika belirleme sürecini bu çerçeveye daraltmak gibi bir hedef ve söylemim olmadığını da hatırlatmalıyım. Objektif ve uluslararası ölçek olarak bir pusula ya da bir rehber gibi nitelemekte, yapılacak çalışmalar, gerçekleştirilecek projeler ve belirlenecek politikaların değerlendirme aşamalarında kullanılabilirliğini dikkate almakta ve daha nitelikli endeks ya da kriterler için temel olabileceğini düşünmekte fayda olabileceğini vurgulamak istedim.
Değişim ve süreçlerini sosyal inovasyon olarak nitelediğim daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi ülkede yükselen insani gelişmişlik seviyesi durumunun sosyal, ekonomik, siyasal ve birçok başka açıdan toplumun ve bireylerinin durumlarını, söylemlerini, ihtiyaçlarını, önceliklerini, beklentilerini özetle tüm hayatlarını değiştirdiğini ve değiştireceğini düşündüğümü de eklemeliyim.
Bir örnek çerçevesinde özetlemek ve netleştirmek gerekirse; ülkedeki gelişmişlik seviyesi yükseldikçe bireyin sorguladığı veya talep ettiği ihtiyacın karşılanması değil karşılanma şekli ve niteliği olmaktadır. Gelişmiş bir toplumda; sağlık hizmetinin varlığı ya da yokluğu değil kalitesi mevzu olmakta, eğitimin süresi değil içeriği ve sonuçları sorgulanmakta, üretim değil katma değeri dikkate alınmakta, gazetenin çıkıp çıkmadığı değil haberin tarafsızlığı üzerinde durulmakta, suç ve cezadan önce güvenlik konuşulmaya başlanmaktadır.