KARNIMIZI DOYURUYORUZ. PEKİ YA BEYNİMİZİ?

Açlık denilince aklınıza ilk gelen kelime nedir diye sorsam?
Birçoğunuz, hemen ''Afrika'' diyecektir sanırım.
Bu soruya benim cevabım da Afrika olurdu.
Çünkü bu kelimeyi duyduğumda; açlıktan karnı içine geçmiş, gözleri yuvasından fırlamış bir çocuk beliriyor hemen aklıma.
Sanırım, bu resim açlığın insani bir ihtiyaç olmasından kaynaklı.

Açlık oyunları filmini de izleyenleriniz vardır. Bu film senaryosuna göre kura ile seçilen ikişer gencin katıldığı "Açlık Oyunları" düzenlenmektedir. Kısmen eğlence amaçlı, kısmen de halka gözdağı vermeyi hedefleyen bu oyunlarda 24 farklı 'yarışmacı' bütün televizyon seyircilerinin gözleri üzerindeyken, rakiplerini eleme ve hayatta kalma mücadelesi vermektedirler. Açlık Oyunları filminde temel vurgu hayatta kalmak için bir başkasının hayatına son verebilmektir.

Açlık, insanın temel ihtiyaçlarından biridir. Açlık hissi beslenerek giderilmediği zaman ise, insanın en temel hayati fonksiyonlarını, düşünce yetisini ve birçok insani özelliklerini önemsizleştirir ve insanı hayatta kalma mücadelesi içerisine sürükler.

Açlık denilince, bir canlının hayati fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için gerekli olan besini alamamasını, yaşam fonksiyonlarının tehlike altına girmesini ve sağlığını kaybedebilecek duruma gelmesini anlarız. Açlığın doğal sonucu olarak da yoksulluk kavramı ortaya çıkar. Aç kalan, karnı tok, sırtı pek olmayan kişiye, aileye, gruba, zümreye, devlete bu tabir kullanılarak durum tespiti yapılır.

Başlık konumuzla çok alakalı olmasa da açlık ile başladığımız konuya yakın bir kelime olarak yoksulluk ile ilgili bir paragraf da olsa açalım istedim.

Yoksulluk günümüzde en büyük sosyal sorunlarından biridir ve gerek gelişmiş gerekse az gelişmiş ülkelerin karşı karşıya olduğu temel sorunların başında gelmektedir. Yoksulluğun, herkes tarafından kabul edilen, açık bir tanımı yapılamamakta ve yoksulluk zamana ve mekâna göre farklı şekillerde tanımlanmaktadır.

Psikoloji dünyasında Sigmund Freud’a göre, temel ve en ilkel benlik olarak tanımlanan ''id'' olgusu ''ego'' ve ''süperego'' olguları ile birlikte tanımlanır.

''İd'' olgusunun ana kaynağı açlık hissi gibi hislerin bencilce doyurulmasıdır. Aç olan bir insanın açlığını gidermeden, başka insani hisleri tam manasıyla yaşayamayacağı söylenebilir.
İnsan, en ilkel benlik anlayışının doğal sonucu olarak açlık hissini gidermek için çalışır, çabalar. Fizyolojik ihtiyaç olarak açlığını, kazancı ile aldığı veya üreterek elde ettiği besinler ile giderir.

Bugün, dünyada, açlık ve doğal sonucu olarak yoksulluk sıkıntıları had safhada görülüyor.
Yaşlı dünyamızda adaletsiz gelir dağılımı neticesinde farklı bölgelerinde zenginlikler hüküm sürse de ne yazık ki, genelinde yoksulluklar hâkim.

Açlık kavramı, sadece Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisindeki en alt basamakta değerlendirilen temel fizyolojik ihtiyaçlarla sınırlandırılamaz. Açlık olgusu fiziki açlığın yanında; duygusal açlık, alışkanlık açlığı, sosyal açlık, vb. gibi alt başlıklarla da açıklanabilir.

Karnımızı doyurarak açlığımızı giderebiliyoruz.
Peki ya, beynimizi doyurabiliyor muyuz?


Midemiz açken biz, biz değiliz desem.
Hemen '' Hoop arkadaş, reklama giriyor bu dediğin '' diyenler de olacaktır.
Gerçekten midemiz açken, en temel fiziksel ihtiyaç olarak açlığımızı gidermemişken, diğer ihtiyaçlar aklımıza bile gelmez; fakat açlığımızı giderince yukarıdaki Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisindeki gibi diğer ihtiyaçlara sıra gelir.
Beynimizi doyurmaktan kastım ise, fiziksel açlık gibi beynimizin de sürekli gelişim ve değişim içerisinde olan bir organ olarak ihtiyaçlarını giderip onu güncel tutmaktır.

Sürekli bir bilgi yüklemeyle bilgi deposu haline gelmesi değil; fakat güncel olayları takip etmek, kitap okumak, müzik dinlemek, bilim ve teknoloji ile ilgilenmek, sosyal bilimlere kafa yormak beynimizi güncel tutup tabiri caizse onu doyuracaktır.


Beynimizi güncel tutmak için ona iyi bakmalı ve bazı ipuçları yardımıyla çeşitli konularda daha dikkatli olmalıyız.

Dikkatle okuyup hayatınıza uygulamanızı istediğim
sihirli bir liste
;
  • Kitap okuyun, Türk ve dünya edebiyatından roman, hikâye, şiir ne olursa okuyun. Kitaplar sizin zihin köşkü kurmanıza yardımcı olacak, hayal gücünüzü ve bilgi birikiminizi arttıracak, öz güveninizi yükseltecek yegâne varlıklardır bunu unutmayın.
  • Her gün, ünlü bir ressamın bir resmini inceleyin. Birkaç dakika dahi olsa, bu sizi hayal dünyanızda bir yolculuğa çıkaracak ve dinginleştirecektir.
  • AN'ı yaşayın. Geçmişe ya da geleceğe takılı kalmayın. İçinde bulunduğunuz AN'ın farkında olun. Bu sizi duygularınızı doğru yaşamaya götürecektir. Üzülmeniz gerekiyorsa tabii ki üzülün; fakat bu geçici duygu durumuna takılı kalmayın. Hayatın kısa olduğu gerçeğiyle mutluluklarınızı arttırın.
  • Bisiklete binin, hobileriniz olsun. Günlük hayatın streslerinden, bir hobi ile çok kolay kurtulabilirsiniz.
  • İletişim kurun. Sosyal medyayı düzgün ve kaliteli bir şekilde kullanın. Her anınızı paylaşmak AN'ı kaçırmanıza sebep olur.
  • Sevdiklerinizle zaman geçirin, beraber planlar yapıp gerçekleştirin.
  • Ailenizi her zaman her şeyin üzerinde tutun. Anne babanızın, çekirdek ailenizin üyelerinin değerini bilin.
  • İşinizi en iyi şekilde yapmaya çalışın. İş doyumu sizi mutlu edecek çok önemli bir unsurdur.
  • Size iyi gelmeyen kişileri etrafınızdan uzaklaştırın. Bu mümkün değilse onları önemsemeyin. Gülün geçin.
  • İnsanlara 1-10 arasında bir not verin. Değerlendirdiğiniz insana verdiğiniz notun üzerinde ya da çok altında değer vermeyin. Kamyon arkası yazısında okumuştum '' 3 kuruşluk adama 5 kuruşluk iş yaparsan, aradaki farka seni satar '' Uzun lafın kısası.
  • Her gün yeni bir kelime öğrenin. Kendi dilinizde unutulmaya yüz tutmuş bir kelime veya bir yabancı dilde olabilir, hiç fark etmez. Bu hafızanıza iyi gelecektir ve beyninizin tüm bölümlerini kullanmanıza yardımcı olacaktır.
  • Her gün vücut ve beyin sağlığınız için egzersiz yapın.
  • En az bir sanat dalıyla ilgilenin. Kabiliyetli olmak çok da önemli değil. Mesela resim çizebilir/yapabilir veya farklı seramik, ebru, farklı elişlerini deneyebilirsiniz.
  • Teknolojiyi takip edin; fakat esir de olmayın. Hayatınızda kalem kâğıt hep yerini korusun.
  • Rutin olarak yaptığınız işler, beyinlerinizin ezberidir. Elinizden geldiğince rutinleri terk edin. Örneğin; her gün gittiğiniz yol yerine alternatif rotalar kullanın. Kullanmadığınız elinizi kullanmayı veya gözü kapalı yazmayı deneyebilirsiniz.
  • Sherlock Holmes izleyicileri bilirler. Sherlock, 'Zihin Köşkü' denilen beyninin içinde bazı olayları yeniden ve farklı boyutlarıyla canlandırarak değişik şekilde yorumlar. Bu olaylara bakış açınızı ve hafızanızı arttıracaktır.
  • Sık sık yürüyüş yapın. Yürürken beyin etrafındaki nesnelerle bizim algılarımızdan daha farklı bir çıkarım yapar. Mesela ciddi bir konuyla ilgili karar almadan önce kesinlikle yürüyüş yapın.
  • Beynimiz görsel hafıza ile kayıt tutar. Gün içindeki olayları görsel olarak yeniden düşünün ve günü geriye sarın. Bu dikkatinizi ve kaçırdığınız küçük detayları yeniden görmenizi sağlar.
  • Şüpheci olun. Kesin olarak inandığınız bir bilimsel gerçek dahi olsa, bu konuya şüphe ile yaklaşarak konuyu kendi kendinizle tartışın.
  • Koleksiyon yapın. Bu size bir konu ile ilgili zamana yayılmış bir merak sağlar ve rutinlerden çıkarır.
  • Kendi kendinizle kaldığınızda iç sesinizle konuşun ve ona komiklikler yapın. Bu sayede mutluluk hormonu salgılayacak ve mutlu olacaksınız.
  • Sık sık dua edin. İbadet edin. Dua enerjinizi yükseltecek ve hayatınızdaki beklentileriniz için umut ışığınız olacaktır ve size varoluşunuzu hissettirecektir.
  • Hayatınızdaki mutlulukları çoğaltın. Sizi üzen haberleri izleyip takip etmek yerine, mutlu edenleri tercih edin.
  • Müzik dinleyin. Sadece ülkemiz müzikleri değil, tüm dünyadan farklı dillerden müzikleri dinleyin. Önyargılarımızın katılığı yerine, ritimlerin yüreğimizde bıraktığı yumuşaklığı hissetmeyi tercih edebiliriz. Dünya sadece ülkemizden ibaret değil.
  • Sağlıklı bir uyku şart. Abartmadan, yaşınıza ve günlük temponuza uygun bir şekilde uyuyun. Dingin bir zihinle şükrederek ve her günün yeni bir umut olduğunu bilerek güne başlayın.
  • Konuşmasanız dahi, topluluk önünde konuşacakmış gibi bir metin hazırlayın. Bu size planlama konusunda yardımcı olacak ve öz güven aşılayacaktır.
  • Merak yeteneğinizin ve duygunuzun kaybolmaması için, bu yeteneğinizi canlı tutacak aktiviteler içinde yer alabilirisiniz. Beynimizi, bizi canlı tutan duygularımızdan birisidir merak.
  • Hepsini yapın diye de yazmadım; fakat yukarıdaki listeden yapabildikleriniz sizi daha rahat ve pozitif bir insana dönüştürecektir.
  • Bu liste uzarrr, uzarrr, uzarrr...
Peki yahu kardeşim uyumakla ya da kitap okumakla beynimizi doyurmanın ne alakası var diyorsanız.
Şöyle açıklayayım;

Beyin: ''Kafatasının üst bölümünde bulunan ve beyin zarı ile örtülü olan, iki yarım yuvar biçiminde sinir kütlesinden oluşan, organizmanın işlevlerini denetleyen, duyum ve bilinç merkezi olan organ.'' olarak tanımlanır.
Beynimiz de biyolojik bir varlık sonuçta. Hücrelerden, dokulardan, sinir sisteminden vb. oluşan, en komplike organımız diyebiliriz.

Burada Ulu Önderin ''Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur '' sözü, tam da yerinde olacaktır.
Biyolojik bir organımız olarak insan beyninin sağlıklı olması için sağlıklı bir vücutta bulunması şarttır.
Yukarıda sayılan maddelerin birçoğu fiziksel olarak sağlıklı bir bünye için olmazsa olmazlardır.
Uyku düzeni iyi olan, beslenmesine dikkat eden, stresten uzaklaşan, hayatında değişik renklere yer veren bir insan, bunun doğal sonucu olarak sağlıklı bir düşünce yapısına ve ruh dünyasına sahip olur.


Fiziksel açlığımızı giderdiğimizde; kendimizi gerçekleştirmek, topluma faydalı, vatanına-milletine-devletine yararlı, çevresindekilere örnek, pozitif ve mutlu bir birey olabilmek için beynimizi de donanımlı hale getirmemiz şarttır.
Bunun sonucu olarak da ''insan'' olarak, şerefli bir ulvi canlı olarak anılır ve makamların en yükseği olarak itibar görürüz.

İşte, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli faktör akıldır. Akıl insanlarda; iyiyi kötüden ayıran, sorumluluk bilincini çalıştıran, düşünmesini ve anlamasını sağlayan, analiz ve sentez yapmasına imkân tanıyan temel bir güçtür.

''İnsan'' kelimesinin sıfat olarak bazı kişilere yakışmadığı, bu kelimenin bir seviye olduğu bilinmelidir. İnsan, hayvandan aşağı olabildiği gibi melekten de üstün bir varlık olabilir. İnsanlık makamı bu kavramın içini doldurmakla yükselir.

Akıl ve erdem ile donatılmış bilge bir insanın sadece fiziksel açlığını değil, beyinsel açlığını da doyuracağı; topluma faydalı, bilimsel düşünen, ahlak ve adalet örneği biri olacağı unutulmamalıdır.

Hz. Mevlâna’nın bilgelik örneği sözü ezcümle olarak hafızamızda kalsın.
''İki tür insan daima açtır; biri bilimi arayan diğeri de parayı. ''