KERKÜK VE TÜRKMENELİ


Kerkük’ün ekonomik öneminden dolayı tarih boyunca hep bir mücadelenin nedeni olmuştur. Kerkük’e hâkim olan Türkmen nüfusun bu ağırlığını kırmak için farklı dönemlerde şehrin nüfus yapısı değiştirilmeye çalışılmıştır. İngilizler döneminde başlayan Araplaştırma çalışmaları Saddam devrinde yoğunlaşarak devam etmiştir. Saddam döneminde birçok Arap bu bölgeye yerleştirilmiştir. 2003 yılına kadar devam eden Araplaştırma çalışmaları, yerini Kürtleştirme hareketine bırakmıştır. 2003 yılından sonra da birçok Kürt bölgeye yerleştirilmiş, Kürt yazarlar ise bölgenin değiştirilen nüfus yapısını öne sürerek, toplantılar düzenleyerek Kerkük’ün Kürtlüğünü ispatlamaya çalışmışlardır. Acaba bir şehrin yapısını değiştirmek için idari veya nüfus yapısını değiştirmek yeterli midir? Kerküklü ve Kerkük Vakfı Genel Sekreteri değerli dostum Prof. Dr. Mahir Nakip yazdığı “Kerkük’ün Kimliği” adlı kitapta bu soruya en güzel ve doğru cevabı vermiştir: “Bir şehrin idari ve nüfus yapısını değiştirmek önemli değildir, önemli olan şehrin kültürel yapısıdır. Şehrin kültürel yapısının değiştirilmesi de o kadar kolay değildir.” Kerkük ise bir Türkmen şehridir ve Türk kültürüne sahiptir. “Kerkük’ün Kimliği” kitabının önsözünde Prof. Dr. İlber Oltaylı, bu düşüncenin doğruluğunun Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı sırasında yaşananlarda görüldüğünü ve “bir şehrin kültürü, demografisinden daha önemlidir” diyerek vurgulamıştır.
Bilimsel olarak Kerkük’ün Kürt şehri olduğunu ispatlamaya çalışılan iki kongre düzenlenmiştir. İlk kongre 3-5 Nisan 2001’de Erbil’de, ikinci kongre ise 2002 yılında Londra’da düzenlenmiştir. İki kongrede de sunumlara bakıldığında, sunumların bilimsellikten uzak ve niyeti belli olduğu görülmektedir. Birçok Kürt ve yabancı konuşmacı şehrin Kürt şehri olduğunu belirten konuşmalar yapmıştır. Buna rağmen Londra’daki Kongreye katılan yedi Türkmen aydını bir bildiri sunmuştur. Bu bildiri de aşağıdaki görüşleri belirtmişlerdir:
  • Kerkük kültürel kimlik olarak bir Türkmen şehridir.
  • Kerkük bugün, üç milletin ortak yaşayabileceği bir şehirdir.
  • Kerkük, Irak’ın bir şehridir.
  • Kerkük bir sorundur; tarafların aralarında anlaşarak bu sorunu çözmeleri gerekir.
  • Kerkük petrollerinin geliri tüm Iraklılarındır.
Aslında en doğru söz üç milletinde Kerkük’te barışçıl şekilde bir arada yaşamalarıdır. Bir milletin diğer bir millete karşı kendini üstün görmesi veya diğerinin haklarına müdahale etmesi, diğer milletleri yönetmeye kalkması doğru değildir. Şu anda Türkmen yönetim binalarına saldırılar olmakta, Irak Merkezi Hükümeti’nin görevden aldığı Kerkük Valisi görevine devam etmekte, Kerkük kalesine Kürdistan Bayrağı asılmakta ve referandum ile de kriz tırmandırılmaktadır. Bir çatışmanın olması kimseye fayda getirmez. Türkiye ve ABD kesin bir dille referanduma karşıdır. Barzani dönem dönem bu referandum tehditinde bulunmaktadır. Türk ve Amerikan yetkililerinin açıklamalarında da belirtildiği gibi bu referandumun sonucu çok ağır olacaktır. Türkiye, Kerkük’teki Türkmen kardeşlerimizin her zaman yanında olmuştur ve bir oldubittiye kesinlikle izin vermemelidir. Türkiye gerek dünyadaki gerekse bölgedeki gücü ile gerektiğinde siyasi ve askeri tepkilerini verecek güçtedir. Türkiye’nin isteği ve amacı bölgedeki çatışmaların ve terör olaylarının sona ermesi ve bölge milletlerinin barış ve huzur içinde yaşamasıdır. Yoksa Türkiye’nin hiçbir zaman komşu ülkelerden toprak talebi veya bu ülkelere müdahale etme amacı olmamıştır. Temennimiz bölgede bir an önce huzur ve barışın tesis edilmesidir. Çatışma ve zulmün olmadığı bir dünya dileğiyle…
Daha detaylı bilgi için: Nakip, Prof. Dr. Mahir (2007), Kerkük’ün Kimliği, Bilgi Yayınevi, Ankara.