Mahmut Hoca’dan Hüzünlü Veda


Her filmiyle hayatın içinden farklı bir karakterle konuk oldu televizyon ekranlarından evlerimize.
Aile Şerefi’nin Sucu Rızası
Bizim Ailenin Yaşar Babası
Neşeli Günlerin Kazım Efendisi
Hayat Sevince Güzelin içinde kopan fırtınaları kimseye anlatamayan Deli Amcası
Dostlar Sağolsunun dost bağımlısı Baba Tahiri
Gülen Gözlerin Yaşar Ustası
Hababam sınıfının Mahmut hocası
Her filmiyle farklı bir isimle seslendi bizlere, ama hep aynı içtenlikle aynı etkileri uyandırdı yüreğimizde.
Filmin adı ve canlandırdığı karakter ne olursa olsun aslında bizdik o. O bizim hayatımızı oynuyordu.
***
Tek gücü parası olan olan, servetiyle güçlü olduğunu sananlara Fakir olsalar bile insanları hakir göremeyeceklerini haykıran adamdı.
Sahip oldukları para desteleriyle her şeyi satın alabileceklerini düşünenlerin suratına insan hayatının satılık olmadığını en etkileyici cümlelerle çarpan yine oydu.
At arabasıyla su satan alın teriydi o. Ailenin babası, direği, canı, şerefiydi.
***
Fabrikalar sahibi milyoner adama söylediği bir çift lafıyla hafızalarımıza kazındı Münir Özkul. O bir çift lafıyla izleyen herkesin duygularına tercüman oluyordu.
Ailesi için varını yoğunu ortaya koyan Yaşar Usta, zalimin karşısına dikilip söylediği “Bize hiçbir şey yapamayacaksın, yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. Çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız” sözleriyle en samimi şekilde ailenin önemini ve aile bağlarının gücünü gösteriyordu.
Onurun ne demek olduğunu, asıl gücün ne olduğunu dilinden dökülen o bir çit lafıyla hepimize gösteren Yaşar Usta ekranlardan milyonlara gözyaşları eşliğinde insanlık dersi veriyordu.
***
Bileğinin gücüyle alnının teriyle, namusuyla çalışıp kimsenin hakkını yemeyenin asla yıkılmayacağını yine Gülen gözlerin Kazım Efendisi Münir Özkul’la seyrediyorduk.
O her filminde, en çaresiz anlarda bile yıkılmamayı, bırakmamayı, düştüğü anda umutsuzluğa kapılmadan yeniden ayağa kalkmayı öğretiyordu.
***
Hayat sevince güzel filminde ihtiyar ve aksi bir adamı canlandıran, deli amca adı verilen Münir Özkul, “siz benim neden aksi olduğumu, neden böyle göründüğümü, neden böyle davrandığımı nereden bileceksiniz” türünden duygularla, elinde bastonu, gözyaşları eşliğinde ekranlardan adeta hepimizin içinde barındırdığı önyargılara sesleniyor sitem ediyordu.
***
Türkiye’nin Mahmut hocasıydı o.
Özel bir Lisenin Müdür Muavini olarak misafir oldu bize Hababam Sınıfı filmleriyle. Otoriter görünüşünün altında nasılda içten nasıl da samimi bir ruhu vardı. Okulu sadece disiplini ve otoritesi ile değil, babacanlığı, yakınlığı, ve anlayışı ile yönetiyordu. Öğrenciyi dinler, anlar, sahiplenir, korurdu. Okulun bir odasında kalır, gündüz olduğu gibi gece de öğrencilerle birlikte olurdu. Hababam Sınıfının bütün haytalarının ondan korktukları kadar sevmeleri de boşuna değildi.
Yüreklere silinmez bir şekilde işlenmiş olan bir sahnesi aslında Mahmut Hocayı bize anlatmaya yetiyordu. Özel okul sahibi yeteri kadar para kazanamadığı gerekçesiyle okulu satıp kapatmaya karar verince bir an düşünmeden karşısına dikiliyor “biz eğitimciyiz tüccar değiliz” diyerek elinin kalbinin üzerine götürüyor, o yufka kalbi öğrencilerin okulsuz kalacak olmasına daha fazla dayanamıyor ve Mahmut Hoca yere yığılıyordu.
Öğrencileri ve eğitim için hayatını dahi verebileceğini gösterdiği bu hüzünlü sahne ile bütün öğrencilere, öğretmenlere, okul yöneticilerine, okul sahiplerine, hepimize unutamayacağımız bir ders daha veriyordu.
***
Mahmut hoca, uzun yıllardır ekranlardan dolayısıyla gözlerimizden uzak olmasına rağmen hiç gönlümüzden ırak olmadı.
Hep hayatımızdaydı.
Aile, mutluluk, bağlılık, paylaşmak, yardımlaşmak değerleri üzerine oluşturulmuş karakterleriyle o hayattayken olduğu gibi o gittikten sonrada hayatımızda olmaya devam edecek şüphesiz.
Mekanı Cennet Olsun.