Matematik üzerine uzun uzun yazacağımız sürecimizi başlattık. Bölümler halinde a’dan z’ye matematik disiplinini ele alıyoruz. Bu yazımızda matematiğin yapısı ve ne olduğu hakkında bilgiler bulabilirsiniz. Buyurun okumaya…
Öncelikle matematik nedir? Matematik kısaca düşünmeye dayalı bir bilimdir. Dolayısıyla çok kıymetlidir. Çünkü hayatımızın belli standartlar etrafında nitelikli bir şekilde devamlılığındaki temel zihinsel aktivite düşünme eylemidir. Çocuğunuz ders çalışırken görece kolay bir soruya yanlış cevap verdiğinde ilk olarak ne dersiniz? “iyi düşün” dersiniz ve hatta bu yanlış cevaptan epeyce hoşnutsuz olursunuz. Çocuğunuzun sadece matematik dersinde değil, hayatının her aşamasında sağlıklı ve doğru kararlar vermesi düşünme becerilerine bağlıdır. Dolayısıyla küçük yaşlarından itibaren çocuğuna aldığınız oyuncaktan tutun da öğretmeye çalıştığınız bilgilere, gezdirdiğiniz yerlere kadar pek çok davranışınızın temel sebebi ona düşünme becerisi kazandırmaktır. Bu nedenle matematik ile ilgili yapılan tüm yorumları bir kenara bırakarak şunu söylemeliyiz ki; matematik her öğrenciye kazandırılması gereken bir disiplindir. Hatta ebeveynlerin aile içinde başlayan sorumluluklarından biri, çocuğuna matematiğe dair yaşına uygun deneyimler yaşatmaktır. Çünkü gelişim ve değişimin çok hızlı olduğu dünyamızda yeniliklere kolay uyum sağlayabilmek için matematiği anlamaya ihtiyacımız var. Ayrıca bir bireyin hayat kalitesi matematik becerileri ve matematik okuryazarlığı ile artar. Bu nedenle matematiğin temel prensiplerini kazanmaları konusunda ebeveynler olarak duyarlı olmalıyız. Matematik öğrenme sürecinde zorluklarla karşılaşıldığında “herkes matematik bilecek diye bir şey yok” tarzındaki gerekçeleri öncelikli olarak sunmak yerine bu zorlukların üstesinden gelmeye çalışmalıyız.
Peki, matematik gerçekten zor mu? Aslında hayır, hatta çok eğlenceli bir yapıya sahiptir. Matematik, onu anladıkça ve yaptıkça daha eğlenceli hale gelen ve kolaylaşan bir derstir. Şunu belirtmek gerekir ki matematiği zorlaştıran, onun hakkında yapılan gelişigüzel konuşmalardır. Düşünün lütfen, küçük yaşlardan itibaren ebeveynler çocuklarına öncelikli olarak matematik öğretmeye çalışır. Daha bebekken sayıları ezbere saymasını ister, bununla gurur duyar. Misafirliğe gittiğinde “bizimki şimdiden 20’ye kadar sayıyor” diye övünür. Sonra çocuğu okula başlayınca bu ebeveynimiz daha çocuğun yaşı gelmeden çarpım tablosu öğretmeye çalışır. Aslında bu yaptıklarının tamamı ezbere dayalıdır. Çünkü belli bir gelişim evresine gelmeden çocuk çarpım tablosundaki mantığı kavramakta zorlanır. Ama bunu diyemez. Ailesini mutlu etmek için ezberleme yoluna gider. Sahi çarpım tablosunun mantığı nedir? Sayıların tek ve çift katlarının hesaplandığı ve böylece akıcı işlem yapma noktasında kişinin pratikleşmesini sağlayan bir sistemdir. Başka bir ifadeyle temeli mantık ve düşünme becerisi, çıktısı ise hayatın pratikleşmesidir. Çarpım tablosu öğrenecek bir çocuk öncelikle kafasında bu işin mantığını arar. Çok haklıdır. Kendisine anlamlı gelmeyen bir şeyi öğrenme eğilimine gitmez haklı olarak. Peki, ne yapar? Ezberler. Yani çocuklar özelinde tüm bireyler kendileri için anlamlı olmayan bilgiyi öğrenme eğiliminde değil ezberleme eğiliminde olurlar. Ezberledikten sonra ne olur? Çocuğun kafasında matematiğin zor olduğuna dair ilk izlenimler oluşmaya başlar. Sonrasında sorgulama yapmaya başlar. “Anlamadığım halde böyle her şeyi ezberleyeceksem bu matematik zormuş gerçekten” şeklinde düşüncelere sahip olur. Bakın burada çocuğumuzun yaptığı hiçbir şey yok. Durduk yere her şeyi ebeveyn olarak bizler başlatıyoruz. Oysa zihinsel gelişim düzeyi yeterli hale geldiğinde ona çarpım tablosunun mantığını anlatarak başladığınızda öğrenmesi kolaylaşacaktır ve matematiğe karşı olumlu tutum sahibi olacaktır. 3 kere 5’in 15 olduğunu bilen çocuğumuz 4 kere 5 soruduğunda 15’in üzerine 5 ekleyecek; 2 kere 5 sorulduğunda 15’ten 5’i çıkaracaktır. Bir süre sonra seri olarak çarpım tablosu ile ilgili tüm sorulara doğru cevap vermeye başlayacaktır. Benzer şekilde okul hayatı başladığında veli toplantılarında öğretmene ilk sorduğumuz sorulardan biri lütfen çocuğumuzun matematik başarısı ile ilgili olmasın. Karne alan bir çocuğa “matematik dersin kaç?” demeyin mesela. Matematik dersine de her ders gibi davranın. Çocuğunuza akademik başarısı dâhil tüm başarılarının sayısal başarısına bağlı olduğu gibi yanlış bir tutumu benimsetmeyin.
Her çocuk matematik yapar. Bazı zekâ alanları diğerine göre baskın olabilir, bu bilimsel bir gerçektir. Burada söylemek istediğimiz şey; hayatını kolaylaştıracak, üst düzey düşünme becerilerini geliştirecek matematik bilgisine her çocuğun sahip olabileceğidir. Çünkü matematik okuryazarlığı dediğimiz şey hayatın kendisidir. Problem çözme, muhakeme etme, strateji belirleme, iletişim, matematiksel araçla çalışma gibi pek çok beceriyi barındıran matematik okuryazarlığı matematiksel bilgi ve beceriler temelinde bu bilgi ve becerileri aktive edecek matematiksel yeterliliklerden oluşur.
Bu nedenle matematik yapmaya başlamadan önce onun aslında hiç karmaşık olmayan yapısını kabul etmemiz gerekir. Çocuklarımızın matematiğe karşı önyargı ya da olumsuz tutum geliştirmelerini teşvik edecek davranışları bilmeli ve bunlardan kaçınmalıyız. Bir sonraki yazımızda matematik dosyasının ikinci bölümü olarak “matematiğe nasıl çalışılmalı?” sorusunu cevaplayacağız.
Sağlıklı, mutlu ve başarı dolu günler geçirmeniz dileğiyle…