Eğitim sistemindeki başıbozukluk ve eğitimin kalitesinin hızlı bir şekilde düşüşe geçmesi Türkiye için büyük bir kayıptır. Kadınlarımızı eve kapatmayı kafasına koyan AKP iktidarı, bunun yolunun, çocukların eğitiminden geçtiğini çok iyi biliyor. İktidarın rüşvet ve yolsuzluk bataklığına boğazına kadar battığını görmek istememekte inat edenler, gittikleri yolun Türkiye’yi Orta Çağ karanlığına doğru sürüklediğini anladıklarında iş işten geçmiş olabilir. Bağnazlığın ve biat kültürünün, Müslüman toplumları ne hale getirebileceğine Taliban, El-Kaide ve IŞİD gibi dinci radikal terör örgütleri çarpıcı örneklerdir. Türkiye, her zaman yüzünü batıya dönmelidir.
Anasınıflarından üniversiteye kadar olan eğitim sistemimiz büyük bir sistemsizlik içindedir. Yaşanan rezillikler gazete sayfalarında ve televizyon ekranlarında sıkça yer almaktadır. Çocuklarımız ve anne-babalar şaşkın bir şekilde gelişmeleri izlemekte ve büyükler çocuklarının geleceği için çıkış yolu aramaktadırlar. İmam Hatip hasarının üstüne türban sapkınlığının gelmesi, endişeleri daha da artırmaktadır. Eski Başbakan Yeni Cumhurbaşkanı tarafından körüklenen bu ayrıştırma tüm temel değerlerimizi yok ederken, toplum çağdaşlıktan uzaklaştırılmakta, pozitif bilim yok sayılmakta, tutucu ve gerici anlayış hakim kılınmaya çalışılmaktadır.
Eğitim sisteminin kalbi öğretmendir. Neredeyse herkesi zorla öğretmen yapacaklar. Nasıl öğretmen yetiştiriyoruz? Mevcut Eğitim Fakültelerinin kalitesi sorgulanmakta mıdır? Eğitimi dinselleştirmek ve günü kurtarmak öne çıkıyor. Alınan kararların hiçbir bilimsel dayanağı yok. Dershaneler ve sınavlar sorunu çözülürse, eğitimin sorunları çözülecek anlayışı var. Öğretmenlik algısının değişmesi gerekiyor. Sistemde bütünlük yok. Eğitim bilimindeki hızlı gelişmeleri takip edecek yetkili otoriteyi ara ki bulasın.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi; “Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır.” Bu noktada, nasıl bir eğitim ve nasıl bir öğretmen sorularının yanıtları çok önemlidir. Türkiye, ortaokul ve lise eğitiminin imam hatipleştirildiği ve tarikat yuvaları haline gelen üniversitelerin müspet bilimden uzaklaştırıldığı bir eğitim anlayışıyla gerilemeye mahkumdur. Bu yönetim anlayışıyla halk, “ölmek için birinci, yaşamak için elli birinci sırada” olmaya devam edecektir.
21. yüzyılda artık ezberci eğitim, amaçsız eğitim, araştırmayan, sorgulamayan, yorumlamayan eğitim verilemez. Bilgi ve iletişim teknolojilerinde olağanüstü değişikliklerin yaşandığı bir dünyada, artık hedefleri belli, yaptığı işi bilen, öğrendiğini sorgulayan, düşünen, yorumlayan, araştıran, bilgiye ulaşmayı bilen, öğrendiği bilgilerle yeni bilgiler üreten bireyler yetiştirmek okulların, öğretmenlerin asli görevi olmalıdır.