NE OLACAK MERSİN’DE TURİZMİN HALİ…

 Güzel bir söz vardır; “Başarıyı isteyecek ve peşinden koşacaksınız”. Adeta, sevgilinin peşinden koşulduğu gibi. Mersinliler, turizmde başarının peşinden koşmaya hazır. Ancak, önünde çok büyük engeller var. Turizm, altyapı ve organizasyonda başarı işidir. Devletin ve yerel yönetimlerin bu konularda istek ve kararlılığı yoksa, başarıda yoktur. İşte Mersin, bu sıkıntıları yaşamaktadır. 
Gerek Bakanlıkların ve gerekse Yerel Yönetimlerin, son yirmi, yirmi beş yıl içinde turizmle ilgili altyapı, uygulama ve organizasyon konularında Mersin’de neler yapmış olduklarına baktığınız zaman, son derece yetersiz olduğunu görürsünüz. Bir konuyu dert edinmeden, o konuyla ilgili gelişme sağlamak çok zordur. İşin içinde sevda olmalı, işin içinde yapıcı düşünce olmalı ve işin içinde mutlaka gönül birlikteliği olmalı. 
Türkiye’nin yeni turizm koridorunda Mersin yok. Antalya’dan başlayan hat Mersin’e uğramadan Kapadokya üzerinden Erzurum’a doğru yol alıyor. Bunun anlamı şu: Turizmde gelişmek isteyen Mersin kendi göbeğini kendisi kesecek. Kesebildiği kadarıyla. Mersin, turizm konusunda yeni bir strateji ve yeni bir kavramla yoluna devam etmeli.
Antalya modeli olan büyük tatil köylerinin Mersin’de olmayacağı anlaşılmıştır. O zaman yapılması gereken, küçük küçük markalardan yola çıkarak, büyük cazibe merkezleri hedeflenmelidir. Yola çıkmadan önce yapılacak olan ilk iş, Türkiye’nin ve Mersin’in “Seyahat ve Turizm Rekabet Endeksi”ndeki durumunu değerlendirmek olmalıdır. On dört konu üzerinden hazırlanan endekste iyi yerde olmadığımız moralimizi bozmamalıdır. Bu konu ile ilgili ayrıntılı değerlendirmeyi daha önceki yazımdayapmıştım.Mersin, güvenlikten çevre düzenlemelerine, havayolu ulaşımından tesis ve yatak sayısına kadar neredeyse tüm fasıllarda kötü durumda.
     Mersin’in 1965 yılı il merkezi nüfusu 143 bin, 1970 nüfusu ise 177 bin. Bu yıllarda Mersin, plajları ve yaylalarıyla bölgenin cazibe merkezi konumunda.ABD’den uçakla Yunanistan’a gelen turistler gemi ile Mersin ya da İskenderun limanlarına gelir, buradan otobüslerle Tarsus, İskenderun ve Antakya’da din ağırlıklı turlara götürülürdü. Caddelerimizde ve plajlarımızdaçok sayıda Avrupalı turistler görülürdü. Ayrıca, karavan turizmi de önemli bir yer tutardı.Akdeniz plajına her gittiğimizde Alman ya da Fransız turistlerle evimize geldiğimiz zaman, rahmetli annem, “oğlum, zaten sizin kalabalığınız yetiyor, bir de yabancı misafir getiriyorsunuz” diye serzenişte bulunurdu.
     Turizm konusunda Mersin’de çok şey söyleniyor ve yazılıyor. Ancak, bütün bu söylenenler ve yazılanlar son derece yüzeysel kalıyor. Hala, Mersin’le ilgili tanıtım videoları hazırlanarak, turizmin gelişeceğini düşünenler var. Turizm çok kapsamlı bir konu. Mersin’de turizm değerlendirmek kitaplara sığmaz. Bugünden yarına da başarı olmaz. Ancak, tutarlı bir şekilde bir yerlerden başlamak gerekiyor. Çünkü, uzun vadeli bir iş. 
Avrupa ya da başka bir ülkede başarılı olmuş bir şehri veya bölgeyi incelediğiniz zaman, adım adım gittiklerini görürsünüz. Toplumsal yapı, eğitim, refah düzeyi, spor, kültür ve sanat, doğal ve kültürel kaynaklar, fuarlar, ulaşım ve diğer altyapı hizmetleri turizmle doğrudan ilişkilidir. Başarılı organizasyonlar, bilgi, objektif olma, zamana uyum sağlama, hesap verme sorumluluğunun bilincini kavrama ve takım oyunundan geçer. Mersin’de, yeniden yapılanmak, farklı bakış açılarını ortaya koymak ve yeni bir kavramla yola çıkmak kaçınılmaz olmuştur.Turizm bölgesi olarak ilan edilen yerlere yakın merkezlere, nükleer santral, çimento fabrikası ve kömür santrali yaparak birbirimizi aldatmamamız gerekir.
     Yazmadan geçemeyeceğim; Mersin’in hangi caddelerinde gezdireceksiniz turistleri? Silifke Caddesi’nin, İstiklal Caddesi’nin, Hastane Caddesi’nin hali ortada. Sahillerimiz ayrı bir üzüntü.Ekonomiyi sevdiren yorumcu Emin Çapa’nın güzel bir sözü var:“Çocuklar aptal değil, sistem aptal.”Mersinliler de aptal değil. Onları yönlendiren, yöneten, yanıltan ve avutanlar yanlış yolda.