“NEREDE O ESKİ RAMAZANLAR” DEDİRTMESİN ARTIK RAMAZANLARIMIZ

Yeniden bir Ramazan iklimini yaşıyoruz.

Bugün, kılacağımız ilk teravih ve gece kalkacağımız ilk sahur ile yeniden bir Ramazana merhaba diyeceğiz.

Tenha, buruk ve yalnız iki Ramazandan sonra yeniden teravihleri, birlikte oturulan iftar sofraları ve aile buluşmaları ile birlikte bir Ramazan geçireceğiz.

***

Koronavirüs salgınının başladığı iki yıl öncesine kadar her Ramazan vakti geldiğinde çoğumuz sohbetlerimizin önüne mutlaka eskiyi, eski zamanları, eski Ramazanları koyardık.

“Nerede o eski Ramazanlar” diye başladığımız konuşmalarımızda paylaşılan hayatları, paylaşılan sofraları, paylaşılan kardeşlikleri, dede torun muhabbetlerini, sade ama tadına doyum olmayan kalabalık iftarları, “bir varmış bir yokmuş” kelimeleriyle başlayan baba dilinden masalları, analarımızın elinden hazırlanan tadını ve anısını unutamadığımız evin oruç tutmayan küçüklerinin bile kalktıkları sahurları, tatlı bir oruç tutma yarışına döndürülen çocukluğumuzun Ramazanlarını özlemle anardık.

Mahalle camisinde hep beraber kılınan çocukluğumuzun teravihlerini, her dört rekatta bir bize şarkı gibi gelen salavat ve kısa ilahileri, namaz kılınırken ki masum gülüşlerimizi hatırlar duygulanırdık.

Ramazanın başlangıcından bitimine kadar “artık şimdiki Ramazanlar, teravihler, iftarlar, sahurlar eskisi gibi değil” deyip hasretle eski Ramazanlardan söz ederdik.

Ramazanın ilk yarısı "merhaba” ile başlayan ilahilerin coşkusunu yaşarken son on beşe güne girilmesiyle merhabalar yerini elveda sözlerine bırakırdır. Dört rekat arası ilahiler “elveda” ile başlar ve daha hüzünlü söylenirdi. Elveda sözünün burukluğunu gerçek anlamda yüreğimizde hissederdik.

***

Bizler elimizdekini onlara benzetmek, onları yaşamak ve yaşatmak yerine eskileri anıp dururken camilerde kılınan teravihlerin, birlikte yapılan iftarların, komşu ve akraba ziyaretlerinin iki yıl önce bir anda elimizden kayıp gittiğini gördük.

Bir anda çok eskilerin değil geçen yılın Ramazanını aramaya/anmaya başladık.

Kaybedince, aslında hep eskilerin değil yenilerin de güzel olduğunu anlamıştık.

Salgın nedeniyle evde olduğumuz, Teravih başta olmak üzere Ramazan ikliminden uzak kaldığımız iki yıl boyunca çoğumuz nerede o eski Ramazanlar cümlesi yerine, karşılıklı iftar davetleriyle, bir araya gelinen iftar sofralarıyla, teravihleriyle, teravih sonrası cami yakınlarındaki çay ocaklarındaki sohbetleriyle, Ramazan etkinlikleriyle geçen yılın Ramazanını andık ve aradık.

Büyüklerimiz iki Ramazandır evlerinde mahzun ve yalnız bir şekilde pencere önünde biz çocuklarını ve torunlarını beklerken, bizler de büyüklerimizin yanına gitmeyi, dizlerinin dibinde oturmayı, hayır dualarını almayı ve ellerinden öpmeyi çok özledik.

Onların dualarıyla ve varlıklarıyla süsledikleri sofralarımızda iftar açmanın, onlarla muhabbet etmenin, eski zamanlardaki gibi eski zamanlara gitmenin hayaliyle bekledik salgının bitmesini.

Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de yayılan koronavirüs salgınının bir an önce sona ermesini, birlik ve dayanışma içinde sevdiklerimizle ve sevenlerimizle birlikte bütün zamanların olduğu gibi yeni Ramazanların da beraber yaşanmasını temenni ettik.

İki Ramazanı hem kendimizin hem yakınlarımızın hem toplumumuzun sağlığı için evde kalarak yalnız geçirdik. Yalnız geçirdiğimiz bu Ramazanlar kendimizle samimi bir yüzleşme ve imtihan vesilesi olmuş olsun. Tenha, buruk ve yalnız iki Ramazan yaşadıklarımızın anlamını ve kıymetini kaybetmeden bilmeyi öğretmiş olsun.