SEÇİM GEÇİCİ HİKAYE GERÇEK

Değerli Mersintıme okurları yoğun bir çalışma temposundan dolayı köşemde yazmayı biraz ihmal ettim.
Aylardır seçim ile yatıp seçim ile kalkıyoruz. Adayların renkli cümleleri içerisinde gerçeklerimizi neredeyse unutacağız.
Bu yazıda yakın zamanda yazdığım iki kısa hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Seçim gündeminin gerisinde kalan bizim gerçek hikayelerimiz. İyi okumalar. Saygılarımla
* * * *
Annesi çocuğuna bir balon aldı. Kalpli ve parlak. Hani şu içinde helyum gazı olanından.
Işıl ışıl. Elinde tuttu uzun süre. Mersin sahilinde neşeyle gezdi. İleride parkta kaydırak istedi canı ama yürürken ellerinden sıyrıldı balon.
Annesine seslendi çocuk ama nafile. Rüzgara kapılır kapılmaz yükseldi. Yükseldikçe göze küçük gelmeye başladı. Ama olsun. Yenisi çok rahat alınabilirdi.
Çocuk kaydırakta eğlenceye dalmıştı.
Balonu ise...
Adam sabah erkenden kalkıp yola koyuldu. Belediyenin çöp arabaları boşaltmadan önce çöp konteynırlarını gezmeliydi.
Bir parça ekmek bir domates ile yürümeye başladı. Evde iki çocuk. Ocağın tütmesi her şeyden önemli.
İyice gezdi adam. Birkaç buruşuk poşet koydu çekçeğe birkaç karton.
Sineklerin ve kokunun sardığı konteynırları dolaştıkça çuvalı kabarmaktaydı.
Ama umut vermiyordu gidişat.
Ara sokağın birinde yürürken gösterişli bir sitenin duvarından dışarı sarkmış dut ağacının dallarına asılı balonu gördü. Adımları hızlandı.
Kalpli ve kırmızı balonla arasında birkaç adım kalmıştı.
Hızlandı.
Duvarın dibine parketti çekçekini. Biraz gerinerek ipi tuttu.
Etrafına bakında.
Çocuk yoktu. Kimsecikler yoktu. Durdu yine de birkaç dakika. Gelen olursa sahibini sorarım diye.
İçinden bildiği bütün duaları okudu. Daha önce kızının istediği ama kendisinin alamadığı balon ellerindeydi.
Kimseler gelmeyince balonun ipini çekçeğin kollarına bağladı.
Dolup taşımıştı şimdi çuvalı. Uzun zamandır böyle kazançlı çıkmamıştı işe.
Bıraktı gezmeyi ve evine döndü. Yolda topladıklarını sattı.
Eve girdi balonu uzattı kızına gurur ve sevinçle...
* * * *
Oturdu evinde adam. Çocukları toplandı etrafına. Karşısına geçti eşi.
Birkaç iş çıkmıştı ama kurtarmaz diye gitmemişti.
Bazı işler de kamyonun tonajına takıldı. Önce çocuklar eksiklerini söyledi babalarına. Sonra kadın uzun uzun yakınarak anlattı.
Elektrik ve su fatıralarıyla bitti tartışma.
Adam o gece uyuyamadı. Bazen sağa döndü bazen sola.
Tuvalete kalktı birkaç kez.
Sabah kahvaltı yapmadan nakliyeciler sitesine gitti.
Tüm siteyi 2-3 defa dolaştı.
Nefes nefese attı kendini meydandaki çay ocağına. Çayı gelmemişti daha.
O sırada daha önce de ona yük vermiş nakliyecinin biri yük olduğunu söyledi. Eğer yük bulamadıysan bir arabalık "Ama acildır yetişmeli yerine ha" dedi ardından.
Saatlerdir yük arayan adam yerinden kalkıp :
Něrreye gidecağ yük?
Nakliyeci : Irak'a gidecek
Adam: eyi kaç dolar
...
Anlaştılar. Adam çayını içmeden tarif edilen yere gidip yükünü kamyona yükledi.
Ama ağırlık sınırdaydı.
Bu yüzden araç oldukça yavaş gitmeliydi. Araba zaten bakımsızlıktan kötü haldeydi. Arabanın yavaş gitmesinin verdiği dezavantajı az mola vererek kapatacaktı.
Eve gitti. Kılık kıyafet alıp yola çıktı.
Çok bir şey söylemeden sadece televizyonun yanına aldığı avanstan bir kısmını bırakıp çıktı.
...
Kahvaltı yapmak için durmadı.
Evden aldığı bir parça ekmeği yedi bir bardak su içerek.
Yola çıkalı 3-4 saat olmuştu. Mola vermek üzereydi.
Takati kalmamıştı.
Yaklaşık 700 km yol vardı gidilecek. Dümdüz bir yol. Mardin yolu üzerinde mola verebileceği ilk tesise 30-40 dk mesafesi vardı.
Uyku ve açlık iyice kendini hissettirmişti.
Yan koltuğun üzerindeki su şişesinden tarım bardak kadarını kafasına döktü.
Gömleğinin içinden atletini ıslattı.
Park yerine yaklaşıyordu. Hava iyice ısınmıştı.
Saçları çok çabuk kurudu. Bir şarkı mırıldandı.
"Oy delal oy delal. Eze bımrım vě me payize"
...
Göz kapakları daha önce de ona yenik düşmüştü. Ama eşiğinden dönmüştü kazaların.
Git gide kapandı gözleri.
Tek şeritli yolda. Yavaş yavaş geçti karşı şeride.
Gözleri bir daha da açılmadı.