SİYASETÇİLER TOPLUMUN AYNASIDIR

 Siyasetin doğası “görev” kavramı üzerinde değil “çıkar” kavramı üzerinde oturmaktadır. Siyaset alanında ahlaki değerlere bağlılığın derecesi gevşemekte ve toplum tarafından da makul ve kabul edilebilir olarak görülmektedir.
Siyaset, toplumu yönlendirmekten çok, toplum tarafından yönlendirilmektedir. Siyasetçi toplumun aynasıdır. Çünkü, siyasetçi profili halkın tercihlerine göre şekillenmektedir.Dolayısıyla, siyasetçiye yöneltilen eleştiriler topluma yöneltilmiş demektir. Türkiye’de siyaset çıkarlar temelinde yapıldığı için, iktidarın ele geçirilmesi ve onun  sağladığı yararların paylaşımı esas olmaktadır. 
Genel olarak toplumda, siyasetin uğraşılmaması gereken, aynı zamanda yararlanılması gereken bir olgu olduğu yönünde bir tartışma vardır. Siyasetin kaygan, kaypak ve bulaşılmaması gereken bir olgu olarak algılanmasına karşın, siyasetçi toplumda her platformda saygı görür, sözü dinlenir, peşinden koşulur, mitinglerine binlerce kişi katılır.Başı sıkışan haklı ya da haksız taleplerini siyasetçinin çözmesini ister. Çünkü, siyaset toplumun tümüyle ilgili bir kurumdur.
Kendi nefsine söz geçiremeyen insanın yapacağı bir öğüt diğer insanları etkilemez.
Dürüstlük, şeffaflık, bilgi paylaşımı, adil olmak ve hesap verme sorumluluğu ilkeleri gözardı edilerek yürüyen toplumsal düzenden, bugünkü yaşamdan fazlasını bekleyemezsiniz. Bir yandan demokrasi komedisi devam ederken, diğer yandan yağmacılık düzeni de devam edecektir. İktidarı ele geçirenler Ülkeyi yağmalamayı kendilerine hak olarak görmekte ve hatta kendilerinden öncekileri neredeyse kafir kavramı ile tanımlamakta, sanki gizli bir savaşın galibi gibi ganimet paylaşmaktadırlar.
İktidara çoğunluk vizesi veren halk kitlesi de kendi yarattığı kahramanlarından artakalan ganimet artıklarıyla yetindiğinin farkına bile varamamaktadır. Çünkü, siyaseten destek verdikleri kimseler onlar için düşünmekte, ara sıra ağızlarına bir parmak bal sürmekte ve dinimizde mal ve mülkün önemi olmadığı, herkesin rızkının Allah tarafından takdir edildiği telkinleriyle avutulmakta, ancak, din baronları deveyi havuduyla yutmaya devam etmektedirler.
Yüksek cari açık karşılanabildiği sürece, Türkiye’deki bu yağmalama ve ganimet paylaşma düzeni devam edecek, gelir dağılımındaki adaletsizlik daha da artacak ve değişik yorumlanan dini öğretilerle de toplumun çoğunluğu aynı kalıba sokulmaya çalışılacaktır.
Yedi-sekiz yıldızlı, yüz-yüz elli katlı rezidans ve oteller Türkiye’nin dört bir yanında yükselecek, büyük alış veriş merkezleri ışıl ışıl parlayacak, ulaşım sistemleri; tüp geçidi, köprüleri, metrosu, otoyolu, uçağı ve lüks hızlı trenleriyle tamamen yabancılara teslim edilecektir. Bu arada, elli, altmış milyar dolar, enerji ithali için ödenmeye devam edilecektir. Belki de, rüşvet ve yolsuzluk ileri demokrasinin (!) vazgeçilemez unsurları olarak halkın bilinçaltına yerleştirilecektir. Tüm bu soygunlar yapılırken de, namaz saatlerinin kaçırılmamasına özen gösterilecektir.