Nihayet iş dünyasından ekonomik buhranla ilgili ciddi bir çıkış geldi. TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Toplantısında, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski ve TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’ın eleştiri, tespit ve önerileri bazı eksiklere rağmen yerindeydi. TOBB ve Odalar ise her zamanki gibi suskun ve edilgen haline devam ediyor. Okuyalım bakalım başkanlar özetle neler söylemişler:
Kaslowski: “Türkiye ekonomisinin bugün karşı karşıya olduğu en kritik sorun “kurumsuzlaşmadır”. Kurumlarımızın zayıflaması, karar verme ve uygulama süreçlerinde uzun vadeli, öngörülebilir, bilimsel plan ve aksiyonların yerini kısa vadeli karar ve uygulamaların alması, istişare mekanizmasının yeterince çalıştırılmaması gibi sorunlarımız var.
Geçen yıl yaratmış olduğumuz şiddetli kredi büyümesinin etkisini de halen büyüme üzerinde görmekteyiz. Ne var ki uzun zamandır büyümemiz sürdürülebilirlik kriterlerinden uzak. 3 yıllık ortalamalara bakıldığında ihtiyacımız olan seviyelerin çok altındayız. Yıllar itibari ile uzun vadeli büyümemiz ivme kaybediyor ve istihdam yaratma kapasitemiz düşüyor. Geniş tanımlı işsizlik %25-30 bandında. İşsizlik rakamlarındaki artış ve geniş tanımlı işsizliğin artık neredeyse toplumun üçte birini sarması yangının hızla yayıldığını gösteriyor.
Resmi verilerdeki enflasyon ile hissedilen enflasyon arasında, açıklanması pek kolay olmayan bir fark var. Hissettiğimiz, aslında şiddetli seviyedeki refah kaybı. Enflasyon beklentilerinin yönetilemeyişi, Merkez Bankası politikalarının öngörülebilirliğinin kalmayışı ve enflasyonu düşürme hedefinde ülkece tam mutabakata varamamış olmamız, fiyat istikrarına ulaşmamızı zorlaştırıyor. Gün sonunda, ülke olarak refah kaybımız hızlanarak sürüyor.
Nitelikli eğitim alamayan nesillerin geleceğe güvenle bakabilmeleri çok güçtür. Soru sorma, analitik düşünme, iletişim, fen-matematik, dijital gibi alanlarda beceri kazandıramadığımız çocuklarımızın, yetişkin olduklarında dünyadaki akranları ile başa baş konumda olma olasılığı çok düşüktür. Türkiye eğitim sistemi, tüm katmanlarında, eleştirel düşünceden ürkmeden, yaratıcı düşünceye ket vurmadan, özgür bireyler yetiştirmeye odaklanmalıdır.”
Özilhan: “İşsiz olanlar, işsizlikten yakınırken, işi olanlar ve emekliler ise hayat pahalılığından dolayı mutsuz. Yüksek enflasyon satın alma gücünü azaltıyor. Pandemi koşullarında işini kaybedenler, borca girenler, hayat pahalılığı nedeniyle refahı gerileyenler, zora düşen esnaf, çiftçi ve KOBİ’ler, adil rekabet kurallarına uyarak iş yapan girişimciler, artan büyümeden kendi paylarına düşeni alamıyorlar. Tüm bunlar, birlik olmayı, ülke olarak karşı karşıya olduğumuz zorluklara beraberce göğüs germeyi zorlaştırıyor.
Kadınlar için fırsat eşitliği sorunları hala devam ediyor. İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmiş olmasının, kadına şiddete karşı verilen mücadeleyi kolaylaştırmadığı görüşündeyiz. Toplumun yarısını oluşturan kadınlar için ekonomik, toplumsal ve siyasi hayatta fırsat eşitliği sağlanmadan ve kadına şiddetin önüne geçilmeden hepimizin kendisini iyi hissettiği bir toplum özlemine ulaşamayacağımızı düşünüyoruz. Hepimizin kendisini ait olmaktan dolayı mutlu hissettiği bir toplum düzeninin önemli bir belirleyicisi de laiklik ilkesi. Cumhuriyetimiz laiklik üzerine kuruldu ve bu ilke toplumsal huzur, birlik ve beraberlik açısından hep önemli oldu ve olmaya devam edecek.
Yüksek dolaylı vergiler hayat pahalılığına sebep oluyor. Ağır vergiler vatandaşı eziyor, fakirleşmesine sebep oluyor. Aşırı yüksek vergiler, satın alma gücünü düşürdüğü gibi kaçakçılığı, taklitçiliği ve sahteciliği de besliyor.“
TÜSİAD’ın vurguları şaşırtıcı değil çünkü siyasi iktidar uzunca bir süredir sermayedarlar için bile rantabl olmaktan çıktı. Zira ülkenin Batı dünyasından kopuşu ve dışarıya verdiği hukuksuzluk görüntüsü her alana olduğu gibi ekonomiye de negatif yansıyor. Ekonomideki yapısal sorunlar hem iktidarın hem de mevcut sistemin değiştirilmesini zorunlu kılıyor.
ahmetakinmersin@gmail.com
www.ahmetakin.com.tr