Çocukluğumda bizden büyükler bizi hep kendi çocukluk ve gençlikleri ile kıyaslardı.
Eski zamanlar ile şimdiyi kıyaslayacak kadar yaşlı değilim ama maalesef işler hiç iyi gitmiyor.
Çünkü zaman o kadar hızlı akıyor ki yetişmek mümkün değil.
İletişim olanaklarının üst seviyelere gelmesi , teknolojinin insan hayatına etkisi insanı hem olumlu hem de olumsuz etkiliyor.
Sosyal medya ile ilgili daha önce de yazdığım olmuştu.
Ama gün geçmiyor ki yeniden yuh demeyelim.
1990 ‘larda çocuk , 2000’lerde ise gençtim.
Öğretmenlerimizi görünce kendimize çeki düzen verdiğimiz bir dönemdi. Büyüklerimizi görünce de öyle yapardık.
Biz nenelerimizi görünce elini öperdik mesela.O başımızı okşayıp dua ederdi.
Dizinin dibinde nasihat dinlerdik.
Gelgelelim günümüze .
Gencin biri sosyal medyada beğeni kasmak için ekrana anneannesini yaklaştırıyor. Bak sana ne göstereceğim diyor. Yaşlı kadın ekrana yaklaşınca genç gizlediği yumurtayı kadının kafasında kırıyor.
Kadın şaşkın.
Kafasını oynatamıyor.
Genç kahkahaya boğulmuş.
Çığlıklar atıyor.
İzleyince kanım çekildi.
...
Geçenlerde de benzeri bir video izledim. Çocuk su şişesini yaşlı babasına yaklaştırıyor. Baba bak gibi laflar ediyor.
Bana yaklaşınca şişeyi ortasından sıkıyor.
Babanın yüzü gözü sular içinde.
Çocuk kahkahalar atıyor.
Bir de filozof! İlan edilen çocuk vardı. Yazmıştım köşemde. Annesi röportaj verdiğinde “sen kenara çekil “ diyen.
...
Benzeri yüzlerce video var. Bunda hem ailenin hem çevrenin hem de eğitim sisteminin suçu var.
Çocuk kendi kimliğini , kişiliğini oturtamıyor.
Kitap okumadan , öğrenmeden belli bir yaşa geliyor. Büluğ çağına gelince işler değişiyor.
Kabul görme çabası tam bu arada başlıyor.
Ee ortada bir niteliksizlik de var.
O zaman böyle yollara başvuruyor.
...
Bu arada iyi ki bu Tiktok, İnstagram vb. var. Yoksa bu gençlerin gerçek yüzünü göremeyebilirdik.
Bu sayede ne kadar sıkıntılı bir gençlik ile karşı karşıya kaldığımızı öğreniyoruz.
Ailelere çok iş düşüyor.
Biz eğitimcilere de.
Geleceğimiz dediğimiz gençliği el birliği ile kurtaralım.