TARIMDA YAPISAL SORUNLARINI ÇÖZMÜŞ TÜRKİYE DÜNYADA BAŞA GÜREŞEBİLİR…

 Yaklaşık 26 milyon hektar ekili ve dikili alanı bulunan Türkiye, tarımsal büyümeyi sürdürebilmek için, sektördeki yapısal sorunları çözmek zorundadır. 

     Düşük verimlilik, tarımsal destekleme politikaları ve rekabet gücünün yetersizliği, tohumda dışa bağımlı ve ilaç kullanımını zorunlu kılan üretim çeşidi, bir türlü sanayi toplumuna geçilememesi nedeni ile yoğun nüfus baskısıyla bozulan toprak-insan dengesi, tarımsal üretimdeki girdilerden alınan yüksek vergiler, IMF ve Dünya Bankası’nın dayatmaları, tarımsal işletmelerin çok küçük ve çok parçalı kalması, pazarlamadaki zayıflık, tarım envanterinin yokluğu, sermaye, teknoloji ve lojistikte bir türlü istenilen seviyelere ulaşılamaması, işleri zorlaştırmaktadır.

     Ekonomideki küresel güçlerin “bir mal nerede ucuzsa oradan alınır, nerede pahalıysa oraya satılır” temel felsefesi, ekonomilerin ülke ve küresel bazda liberalleşmesini zorlamaktadır. Aslında, Türkiye’deki tarımsal alanda çıkarılan yasalar ve uygulamaları genellikle bu dayatmaların sonucudur. Çoğu zaman, Türkiye gerçeği ile bağdaşmamaktadır.

     Türkiye’de, son yıllarda belirgin üretim artışlarına rağmen, tarımın çağdaş bir üretim biçimine eriştiğini söyleyemiyoruz. Tarımsal üretim artışı, daha fazla tarım alanı işletmek ve girdi tüketmekle değil, sermaye ve teknoloji yoğun üretim biçimiyle verimliliği artırma yolu ile sağlanmalıdır.    

     Tarımın, Türkiye için yaşamsal bir sektör olduğu çok önemli bir gerçektir. Tarımsal ürün fiyatları ve üretim maliyetleri Dünya piyasalarında ağırlık taşıyan ülkelerle karşılaştırıldığında, yüksek kalmaktadır. Bunun en önemli nedenlerinin tarım girdi fiyatlarının çok yüksek olması ve verimlilik düzeylerinin çok düşük olmasından kaynaklandığı bilinmektedir. Ancak, siyasi beklentilerin ve küresel baskının bu gerçeklerin önüne geçmesi, iyileştirmeyi sınırladığı gibi, geçimlik tarımdan ekonomik tarıma geçişi de geciktirmektedir.

     Söz siyasilerden açılmışken, Tarım Bakanı Mehdi Eker’in 26 Aralık 2014’de Mersin’deki bir toplantıda yapmış olduğu bir konuşmayla ilgili görüşlerimi belirtmeden geçemeyeceğim. Tarım Bakanı Eker, yapmış olduğu konuşmada aynen şunları söyledi: “Türkiye’de 32 milyon parselde tarım yapılıyor. Tamamını bilgisayar kayıtlarına aldık. Hangi parselde hangi ürünün ekildiğini, verimliliğini ve toprak özelliklerini bilgisayarın tuşuna basarak anında öğrenebiliyoruz.”

      Tarım Bakanı’nın bu sözleri karşısında çok heyecanlandım ve umutlandım. Kendi kendime, her ne kadar son aylarda gıda fiyatları artış göstermesine rağmen, Türkiye tarımda iyi yolda diye düşündüm. Ancak, yine de içimde bir şüphe vardı. Toplantıdan sonra, tarım politikalarında yetkin bazı arkadaşlarımla görüştükten sonra, Tarım Bakanı’nın bu sözlerinin sadece bir proje olduğunu öğrendiğim zaman hayal kırıklığı yaşadım. Anlaşılan, birçok Bakanlığın yaptığı gibi, büyük bir yazılım projesi satın alınmış ve bazı hazırlıklar yapılıyor. Sonucu çıkmaz sokak olan bir yola girilmiş.

     Türkiye, tarım ürünlerinde 62 milyar dolarlık Gayrisafi Yurtiçi Hasılatıyla önemli bir yere sahiptir. Dünya gıda fiyatlarındaki artıştan daha az etkilenecektir. Yeraltı su kaynaklarını ve topraklarının verimliliğini önemsemelidir. Gıda ürünlerinin en az petrol kadar bir ekonomik güç olduğunun bilincinde olmalıdır.