Tekin, açıklmasında kamu hizmetlerinin artan nüfusa mevcut personel ile verilmesinin her geçen gün zorlaştığına değinerek Emekli maaşlarının düşüklüğü nedeniyle kamu görevlilerinin emekli olmak istemediğini, sağlığı elverenlerin 65 yaşına kadar çalışmayı tercih ettiğini, elvermeyenlerin ise adeta sürünerek hayatta kalmaya çalıştığını ifade etti.
Kamu çalışanlarının yaşam standartları ve iş güvencesi konularında endişelerinin oluştuğuna dikkat çeken Tekin, "Bir süredir dillendirilen Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi‘ni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek dün Cumhurbaşkanlığı Sarayından kamuoyuyla paylaştılar.
Bu paket içeriğinde bulunan kamu çalışanlarının kazanılmış sosyal ve ekonomik haklarını geriye götürecek adımlarla doludur.
Öncelikle paketin Saray’dan ahkâm keser gibi açıklanması inandırıcılığını baştan yok etmiştir.
Paketin içeriğinde;
Kamuda personel servis hizmeti toplu taşıma olan yerlerde kaldırılacak. Ancak kanunla izin verilenler yabancı menşeli araç kullanmaya devam edecek.
Servis hizmeti toplu taşımadır. Büyükşehirlerde ulaşım sorunu her geçen gün artmaktadır. İşe gelip gitmeler saatlerce zaman alacak, yakıt masrafı artacak. Evden işe, işten eve giderken bile yorgun gidilmiş olacak. Bu durum iş verimini olumsuz etkileyecek, Trafik yoğunluğuna sebep olacak. Ayrıca engelli çalışanların da mağduriyeti artacaktır.
Servisleri kaldırılan hemşireler nöbet çıkışı evlerine gitmekte zorlanacak, servislerinin kalkması ile zaten dar olan bütçelerinden ayda önemli bir meblağı da yol parasına ayırmak zorunda kalacaktır.
Bir yandan bakanlar, bakan yardımcıları, danışmanları, bürokratlar, onlarca korumalar ve araçlar aile boyu savurganlık sürerken, diğer taraftan memurun servisinin kaldırılmasını ve giyim yardımının kesilmesini kabul etmiyoruz.
Anayasa ile korunan ve kanun hükmünde olan Toplu Sözleşme ile kazanılan servis hakkımıza ve giyim yardımımıza dokundurtmayız.
Mevcut sosyal tesislerin ekonomiye kazandırılması; misafirhanelerin, kampların satılması demek. Elimizde kalan sayılı sosyal tesisleri de öncekiler gibi anlaşılan birilerine ucuz ucuz peşkeş çekecekler.
Lojman kiralarının ve sosyal tesis ücretlerinin rayiç bedel dikkate alınarak belirlenmesi;
Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş’in açıkladığı son rakamlara göre açlık sınırı 19 bin 980 liraya, yoksulluk sınırı 58 bin 205 liraya çıkmış. Birçok yerde ev kiraları kamu görevlilerinin maaşlarının üzerindedir.
Son yıllarda başta büyükşehirler olmak üzere tatil beldelerinde ev kiralarında meydana gelen fahiş artışlar, kamu görevlilerinin bu şehirlerde çalışmalarını imkânsız hale getirmiştir. Yüksek kiralar nedeniyle büyükşehirlerde kimse çalışmak istemiyor. Bu şehirler sürgün şehri olmuştur. Memurun barınma sorunu artarak devam etmektedir. Kamu lojman kiralarının nispeten daha uygun olması bir nebze memurun barınma sorununa çözüm olmaktadır. Lojman sayısı artırılacak yerde elden çıkarılması kamu hizmetlerini aksatacak ve verimini olumsuz etkileyecektir.
Kamuda yeni personel alımı emekli olana kadar ile sınırlandırılması;
Kamuda personel açığı zaten had safhaya ulaşmış bulunmaktadır. Üç sene boyunca kamuda ancak emekli olan sayısı kadar personel alımı yapılacakmış! Kamuda sağlık sektöründe, eğitim sektöründe yargıda personel sayısı zaten yetersizdir. Üç kişinin yapacağı işi bir kişinin yapmasını istiyorlar, bu da hizmetin kalitesinin düşmesine, halkın mağduriyetine yol açacaktır. Üç sene boyunca bu alanlarda personel sayısını sabit tutmak hizmetin kalitesini daha da düşürecek: Hastalara iki dakika değil bir dakikada arayla randevu verilecek, dersler öğretmensiz geçecek, kırk kişiye bir öğretmen durumu elli öğrenciye bir öğretmene geçecek, yargıda yıllar süren davalar daha da uzun sürelerde sonuçlanacak, icra dosyaları adliyeye sığmayacak boyuta gelecektir.
Artan nüfusa mevcut personel ile hizmet vermek her geçen gün zorlaşmaktadır. Öte yandan emekli maaşlarının düşüklüğü nedeniyle kamu görevlilerimiz emekli olmak istemiyor, sağlığı elveren 65 yaşına kadar çalışmayı tercih ediyor, elvermeyen adeta sürünerek hayatta kalmaya çalışıyor. Taşeronlaştırmaya bir an önce son verilerek memur eksiği acilen tamamlanmalıdır. Aylık bağlama oranları % 80’ne yükseltilerek bütün ek ödeme, seyyanen zam, tazminat ve benzeri ödemeler emekli keseneğine sayılmalıdır.
Atanmayan öğretmen, sağlıkçı, hukukçu sayısı artacak ve işsizlik büyüyecektir.
Muhalefete geçmiş belediyelere para verilmeyecek, iktidar partilerinden milyarlarca borç kalmış belediyeler parasızlıktan çalışamaz duruma getirilecektir. Ama Diyanet İşleri Başkanının makam arabası sayısı ve personel sayısı azalmayacak, cumhurbaşkanının uçak sayısı azalmayacak, iktidar bürokrasisine dağıtılan arabalar, korumalar, eşlerine verilen makam araçları, korumalar, yazlık-kışlık saraylar, jakuzili- sekiz banyolu makam odaları azalmayacaktır. Geçilmeyen köprülerin, inilmeyen havaalanlarının müteahhitlerine para ödemeye devam edilecektir.
Kamu personeline fotokopi kağıdı verilemeyerek tasarruf yapılacak ancak kamu emekçilerinin lojmanları satılacak, yıkılacak; yerlerine gökdelenler yapılarak yandaşa yine para aktarılacak; kamu personeline bir de kira parası yüklenecektir.
Hastalara ilaç verilmeyecek ama şehir hastanelerinin müteahhitlerine milyarlar ödenmeye devam edilecektir.
Bunun yanında üç sene boyunca kamu emekçilerinin maaşları TÜİK hileleri ile enflasyon karşısında daha da ezdirilecektir.
Anayasanın ilk dört maddesinde bulunan sosyal devlet ilkesini bu iktidar fiilen Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi ile ortadan kaldırmış olacaktır.
Öte yandan hükümet bu paketi pandemi ve deprem ile süsleyerek ajitasyon yapmaktadır. Kılıf baştan uyduruluyor. Dertleri söz verdikleri seyyanen zammı emeklilere vermemek, 3600 Ek-Gösterge verilmesi gerekenlere vermemek, kira desteğini vermemek, giyim yardımını vermemek, memur ve emekliye TÜİK’in uydurulmuş enflasyon oranları ile düşük zam vermek için hükümet şimdiden kendine bahane yaratmıştır.
11 trilyon 89 milyar TL’lik bütçede memurun kazanılmış hakları çerez parası sayılır diyoruz!
IMF bile bu kadar vicdansızlık yapmadı.
Yediler bitirdiler hesabı bize ödetecekler. Kim yediyse hesabı onlar ödesin.
İktidarı buradan uyarıyoruz.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak memurun; alın terinin, kazanılmış haklarının kesilmek istenmesine karşı alanlarda sonuna kadar mücadele edeceğimizi belirtiyoruz. Hükümet tasarruf yapmak istiyorsa; yandaşa, tarikat ve cemaatlere, vakıflara, müteahhitlere, saraya, faize, rantiyeye, mültecilere bütçeden oluk oluk akan hortumlardan kesmelidir" dedi.