YAŞAM DÖNGÜSÜ

Hayat kimileri için güllük gülistanlık, kimileri için dert ve sefadan ibaret gibi görünse de herkes yaşadığını bilir ve herkes yaşadığıyla olgunlaşır hayatta , tecrübe kazanır. Hayatın bu zorlu yollarından geçerken de; bazen yüzünde çizgiler, bazen saçında aklar olur yaşadığı her bir tecrübe insanoğlunun. Ve içinden geçtiği her zamanın canlı tanığıdır insanoğlu, geçmiş zamanla gelecek zamanı birbirine bağlayan, yaşanmışlıkları deneyim ve tecrübeleriyle adeta bir kültür köprüsüdür. Evet, herkes anlamıştır bu insanların büyüklerimiz olduğunu sanırım. Çoğunlukla yaşlı diye tabir edilse de, onlar eli öpülesi büyüklerimiz bana göre. Onlar bugünün büyükleri, geçmişin gençleri, yani bu döngü ömrümüz yeterse eğer hepimiz için aynı; bugünün gençleri, yarının büyükleri.​Yaşam döngüsüne baktığımızda nerede ve nasıl yaşanırsa yaşansın,döngü hepimiz için aynı; hepimiz dünyaya başkasına muhtaç ve güçsüz olarak geldik. Annelerimizin/babalarımızın sevgisine, şefkatine muhtaç, bizi besleyip bakmasına muhtaç… Sonra büyüdükçe güçlendik, güçlendikçe de hayat yolunu kendi başımıza ve hızla yürümeye başladık. Sonra çok yorulduk ve yavaşladık, hayat yolunda arkadan hızla gelen gençlere yol vermek üzere yoldan çekildik ama yolun dışında beklerken de hızla giden gençlere tecrübe ve bilgilerimizle ışık olmak isteriz. Bu döngünün son demlerinde bize danışan ve bizi önemseyen saygı duyanlar varsa eğer ne ala ne ala…​Peki ya yoldan hızla gidenler bizi görmek istemez ve yollarından uzaklaştırıp hayatlarından çıkarmak isterlerse ya da bizi susturup her doğruyu bildiklerini savunur bir de bizi beğenmezlerse? Bizden utanırlar ya da bizden bıkarlar da bir odaya kapatırlarsa, duvarlarla baş başa kalırsak ya da daha da uzaklara bir yaşlı barınma evine yerleştirirler de hiç ziyaretimize gelmezlerse peki? Ama nasıl olur bu? Biz onlar için gecemizi gündüzümüze katmıştık, onlardan hiç bıkmadan, usanmadan hayatımızı onlara adamıştık,​İnanın ben bu ihtimalleri bırakın yaşamayı, yazarken dahi çok duygulandım gözlerim doldu, eminim sizler de okurken benzer duyguları yaşıyorsunuzdur. Evet, bugün elimiz ayağımız tutuyor, gücümüz kuvvetimiz yerinde ve evlatlarımıza daha faydalı olmak için, onları en iyi şeklide yetiştirmek için, onlara en iyisini almak için, onların en iyi eğitimi alması için, onlar için, onlar için... Tüm gayretimiz onlar için. Peki ya sonra? Onlara muhtaç olma sıramız geldiğinde, onların ahde vefa sırası geldiğinde? Acaba neler olacak?​Bir yaşanmışlık hikayesine tanıklık ederek yukarıdaki ihtimallerinde olabildiğini gördüm maalesef; Yıllardır huzur evinde kalan büyüklerimizi ziyaret ederim, hasbihal edip, hayat hikâyelerinden bir şeyler öğrenebilmek çabasıyla can kulağıyla dinlerim anlattıklarını. En son ziyaretimde bir teyzenin anlattıkları beni çok derinden etkiledi; dört tane evladım var, yıllarca yemedim yedirdim, giymedim giydirdim, gecemi gündüzüme kattım onlar için ve bak bugün buradayım, ziyaretime dahi gelmiyorlar, dedi. Tüylerim ürperdi çok üzüldüm nasıl olurdu bir anne böyle yapayalnız bırakılırdı yaban ellerde, neden anne sevgisi ve anne özlemi evlatlarının kalplerinden böylesine yok olurdu?nasıl olurdu da bir annenin feryadı yabancı bir gönülde kendine yer bulur ve ellerin ziyaretiyle mutluluk kırıntılarına dahi razı olmak zorunda kalırdı. Anlamak ve anlamlandırmak geçekten çok zor ama gerçek… Bilemiyoruz tabii, neden böyle oldu, ama bizlerin de yaşam döngüsünde ‘’büyükler’’ olma zamanımız geldiğinde üzülmemek için, sanırım bugünden bazı doğru adımları atmamız gerekiyor sevgili ebeveynler. Bugün gözlerimizle sevgimizi anlattığımız evlatlarımızın, yarın aynı sevgiyle bizim gözümüzün içine bakabilmesidir asıl mesele. Bazılarımıza sevgiyle yoğurduğumuz, merhametle pişirdiğimiz güzel yürekli yetiştirdiğimiz evladımız göz olur, kulak olur, el-ayak olur, yoldaş olur gardaş olur. Böyle güzel evlatlarla dünya ne kadar da zevkli bir yer olur. Eğer; saçımızı süpürge ederken, gecemizi gündüzümüze katarken bilmeden evlatlarımızın hamurundan sevgiyi ve merhameti eksik bırakırsak da; sadece dert olur, sırtını döner el olur, bizi iter kakar, bir köşeye atar zalim olur, kimisinin eşi istemez kimisinin kendisi istemez. İş döner dolanır yine bizde biter, çünkü insan ne ekerse onu biçer. Çocuklar aynadır ana babaya, ne kadar sevgi merhamet işledik ruhlarına, o kadarı yansır aynaya. Bugün ektiğimiz her tohum geleceğin çiçeği ya da dikeni olacaktır. Çiçeklerle donatalım dört bir yanımızı, güzelliklerle büyütelim evlatlarımızı. Örnek olalım evlatlarımıza, büyüklere sevgi, saygı ve hürmet göstererek. Bugün biz evlatlarımıza ve büyüklerimize nasıl davranıyorsak, aslında bu davranışın gün gelip de bizi bulacağını da unutmayalım. Hayatta her şeyin telafisi olur yeri dolar, sadece geçen zaman ve eksilen, biten ömürler geri alınamaz. Vakit varken ve ne kadarı kaldığını bilmiyorken en bolundan sevdiklerimize, ailemize sevgimizi sunalım, en kıymetli vaktimizi en kıymetlilerimiz için ayıralım. İnşallah yaş ilerleyip büyük döngüsüne girdiğimizde evlatlarımızın yüreğinde kendimiz için şimdiden yerimizi ayıralım. Bugünün sevgi hissesi geleceğin en büyük yatırımı olacaktır. Tüm büyüklerime saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. Dün, bugün, yarın… Sevgiyle ve saygıyla evrilsin tüm zamanlarımız...