YATIRIM ORTAMININ İYİLEŞTİRİLMESİNDE TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER

      Enflasyon ve para politikaları, yapısal reformlar ve bütçe disiplinindeki başarılar, ekonomik istikrar, ticaret ve yatırım ortamının iyileştirilmesine temel oluşturarak, ulusal ekonomik gelişme ve sosyal kalkınmaya katkı sağlayacaktır. Piyasanın belirlenen hedeflere inanmasını sağlayacak güven unsuru en önemli faktör olmaya devam edecektir. Türkiye’nin son yıllardaki makro ekonomik gelişmesine, mukayeseli bir perspektiften bakıldığında yeterli olmadığı görülmektedir. Daha yapılacak çok iş var. Özellikle, dış finansmana bağlı bir ülke konumunda olan Türkiye’de kuvvetli ve dengeli bir büyümenin sürdürülebilirliğinin, ödün vermez politika disiplinine bağlı olduğu unutulmamalıdır.

 

     Ekonomisini dışa açan Türkiye, maalesef düşünce ve ifade özgürlüğünde sürekli gerilemektedir. Çok sıkı ve politik olan bürokratik yapı çeşitli engeller yaratmaktadır. Yatırım seviyelerinde potansiyelinin altında faaliyet gösteren Türkiye’de çok ciddi bir yatırım boşluğu vardır. Türkiye için yapılan yorumların yüzde 95’inin negatif olduğunu da düşünecek olursak, gösterge odaklı reformlar gözden geçirilmeli ve başarılar etkili bir şekilde duyurulmalıdır.

 

     Alternatif sorun çözme yöntemleri ön plana çıkarılmalı ve tüm kaynakların optimum bir şekilde kullanımları sağlanmalıdır. Birimler arasında etkin işbirliği ve koordinasyona önem verilmeli ve yapılan çalışmaların etki analizi mutlaka yapılmalıdır. Tüm bunların istenilen bir şekilde yapılabilmesi için sağlıklı bilgilere gereksinim olduğu ortada iken, veri tabanlarının    doğru bir şekilde oluşturulamaması dezavantaj yaratmaktadır. Merkezi birimin güçlendirilmesi birçok sorunu çözecektir. 

 

     Uluslararası endekslerin çoğu durumlarda Türkiye’yi ekonomik ve yatırım yönünden rakiplerinin gerisinde göstermesi potansiyel yatırımcılar için olumsuz bir hava yaratmaktadır. Terör ve komşu ülkelerle olan siyasi gerilim de işin tuzu biberi olmaktadır. Bu bakımdan Türkiye, ekonomisinin uluslararası rekabet edebilirliğinin güçlendirilmesine odaklanmalı, ulusal verimliliğini artırmalı ve bu sorunlar konusunda yeni mukayeseli izleme metodolojileri kullanabilmelidir.  Stratejik politikalar planlanırken, farklı yaklaşımlardan en iyi ülke uygulamaları değerlendirilmelidir. Bölgesel iş merkezleri oluşturulmalı ve bu merkezler çeşitli alt birimleri ile cazibe merkezleri konumuna getirilmelidir.

 

     Küresel rekabet, dinamik ve sürekli gelişmekte olup, şirketler ve ülkeler arasında acımasız ve kıyasıya bir şekilde devam etmektedir. Bu bakımdan ticaret ve yatırım konusunda ciddi rekabeti öngörmeden reform yapmak yeterli olmamaktadır. Becerilerin geliştirilerek ve dünya ile rekabet edebilecek bir avantajın yaratılmasına odaklanarak yatırım ortamının iyileştirilmesi sağlanmalıdır. İnsan kaynakları ve eğitime özel önem veren ülkelerin doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını çekme şansları daha yüksek olmaktadır.

 

     Dünya ekonomisindeki daralma ve siyasi gerilim ile Türkiye’deki terör ve komşu ülkelerle olan anlaşmazlıklar, yatırımların önünde en büyük engel olarak durmaktadır. Son on yılda üretimi unutarak, borçlan ve tüket ekonomisinin uygulanması, ekonomik tıkanıklığı da beraberinde getirmiştir. Türkiye, yapısal reformları geciktirmeden yaşama geçirmek zorundadır.