YEREL YÖNETİMLERDE ETKİLİ VE DİNAMİK BİR “YÖNETİM KÜLTÜRÜ” ANLAYIŞININ GELİŞTİRİLMESİNE GEREKSİNİM VARDIR

Günümüzde, sanayinin ve ticaretin, nitelikli insangücünün ve iş sermayesinin kümelendiği, hizmet sektörü ile finans ve bankacılık sektörlerinin giderek damgasını vurduğu, sağlık ve eğitim hizmetlerinin odaklaştığı, kültür, sanat, spor ve turizmin nabzının attığı merkezler durumundaki büyük kentlerde  madalyonun öteki yüzü, hızlı ve düzensiz bir kentsel büyümeden, ulaşım ve çevre sorunlarına, doğal ve tarihi değerlerin tahrip olmasından, kentteki yaşamın pahalılığına ve son dönemde kentte yaşayanların güvenliğine kadar uzanan bir sorunlar yumağını nitelemektedir.   

Kuşkusuz, büyük kentlerin sorunlarını çözmek, yalnızca bu tür kentlerdeki yerel yönetimlerin olanakları ile mümkün değildir. Kentlerin sağlıklı bir şekilde gelişmesini sağlamanın yolu, planlı ve programlı bir kalkınma politikasının, ulusal yerleşme ve kentleşme politikası ile birlikte yürütülmesine bağlıdır.

Bununla birlikte, yerel yöneticilerin, hızlı ve çarpık kentleşmenin beraberinde gelen dev boyutlu sorunların kalıcı çözümlerle hafifletilebilmesi amacıyla, geleceğe dönük politikalar oluşturmak ve bunları zaman kaybetmeden, etkili bir biçimde uygulamaya koymak yönünde yoğun bir çaba harcamaları gerekmektedir.  

Daha çok sayıdaki insana, daha çok miktarda ve giderek çeşitlenen kentsel hizmetler sunmak zorunda kalan yerel yöneticilerden, daha az kaynakla, daha karmaşık ve maliyeti daha yüksek görevleri yerine getirmeleri istenmektedir.

Bu bağlamda, yerel kaynakların etkin ve verimli bir biçimde kullanılması konusunda yerel yöneticilere büyük sorumluluklar düşmektedir. Elde edilen bilgi birikimi ve kentleşme sürecinin kavranmasındaki derinleşme, yerel yönetim konusunda yeni anlayışlara ve arayışlara yol açmaktadır.

Bu kapsamda, yerel yönetimlerde yeni ve dinamik bir “yönetim kültürü” anlayışının geliştirilmesine ve yerleştirilmesine gereksinim vardır. Yerel yönetimde kurumsal değerlere bağlı, insana yönelik, geleceğe dönük, yaratıcı ve girişimci, esnek ve rasyonel yönetsel yapıların ve tekniklerin geliştirilmesi ve kurumsallaştırılması büyük önem kazanmıştır.

Yerel yönetimlerin başarısının ancak bir ekip çalışması ile gerçekleşeceğinin bilinci içinde olunmalı ve değişen çevre ve dış koşullara uyum sağlayabilmek için kapsamlı ve değişik seçeneklere sahip stratejik planlama anlayışı ve uygulaması geliştirilmelidir.

Unutulmaması gerekir ki, artık yerel yönetimlerde “proje çağı” başlamıştır. Ne var ki, madalyonun diğer yüzü, yerel yönetimlerin, artan bir sorunlar yumağını göğüslemek zorunda kaldıkları somut bir gerçektir. Yerel yönetimlerce uygulanan büyük ölçekli hemen her proje, gündeme geldiği andan başlayarak, siyasal baskılarla karşılaşmaktadır.