1980’li yıllardaki büyük bir hızla gelişen kentsel büyüme ve kent nüfusunun karmaşıklaşması, halkın hizmete yönelik isteklerinde önemli bir artış ve çeşitlenmeyi beraberinde getirirken, yerel yönetimleri gelir ve kaynak açısından sıkıntıya sokmaya başlamıştır. Dünyadaki birçok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de yerel yönetimlerin karşı karşıya bulunduğu kaynak darboğazı, kuşkusuz, önümüzdeki yıllar boyunca giderek daha da artacaktır.
Özellikle ülkemizdeki bölgeler arasındaki dengesizlik kentsel nüfusunun her yıl büyük bir hızla artmasına neden olmakta, artan nüfus ile birlikte içme suyu ve kanalizasyon, insan ve çevre sağlığını koruma, toplu taşımacılık gibi temel hizmetleri olan talepte de belirgin bir artış görülmektedir. Öte yandan, yerel yönetimlerin artan kentsel talebi karşılayabilme gücü çeşitli nedenlerden ötürü sınırlı kalmaktadır.
Yerel yönetimler, bir yandan mevcut hizmetleri daha yaygın ve daha iyi sunmak zorunda kalırken diğer taraftan da yeni ve farklı hizmetlere olan talebi karşılamaya çalışmakta sonuçta giderek artan ve çeşitlenen hizmet talebini, giderek azalan kaynaklarla göğüslemek zorunda kalmaktadırlar. Bu kapsamda belediye gelirlerine ve bütçesine geleneksel yaklaşımların aşılması, belediyelerin elindeki potansiyel kaynakları ve sermaye varlıklarının yaratıcı ve eleştirisel biçimde yeniden değerlendirilmesi ve bütçenin statik ve bürokratik uygulama olmaktan çok dinamik bir yönetim aracı olarak kullanılması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Mali yönetimi yalnızca merkezi yönetimden daha fazla kaynak aktarılmasına dayalı bir anlayışa indirgemek yerine daha genel bir çerçevede yerel yönetimde “yönetim kültürü” anlayışını geliştirilmesi ile birlikte ele alınması gerekmektedir. Mali yönetim, diğer yönetim alanları ile iç içe bir görünüm sergilemekte olup, mali yönetim geliştirilmesi ile insan gücü kaynaklarının geliştirilmesi arasında kopmaz bağlar vardır. Hizmet sunumu sonuç olarak insan kaynağına dayanır. Mali kaynaklar ne denli yeterli sağlanırsa sağlansın insan kaynağı doğru biçimde harekete geçilemezse başarılı hizmet sunma şansı azalır.
Bu açıdan mali kaynakların geliştirilmesi insan kaynağının da doğru biçimde harekete geçirilmesine dayanır. Ayrıca belde halkının yerel yönetime sahip çıkmasının ve etkin bir biçimde yönetime katılmasının sağlanması da temel bir zorunluluktur. Yerel yönetimde katılımcı ve halka dönük bir yönetim anlayışının geliştirilmesi aynı zamanda belde halkının yerel yönetim üzerindeki denetimini güçlendirir. Bu demokratik denetim mekanizması, etkin bir mali yönetim sürecinin oluşturulması ve kurumlaştırılması açısından yaşamsal bir önem taşır.
Belediyelerde etkin mali yönetimin uygulanması ve kurumlaştırılması için; kaynakların dürüst ve yasal biçimde kullanılmasını sağlamak halkın taşıdığı mali yükün hizmetten yararlanmaya ve ödeme gücüne göre adil ve dengeli bir biçimde dağıtılmasını sağlamak, belediyeyi borçlarını ödeyebilir durumda tutmak, ve belde halkına verilecek hizmetlere yetecek düzeyde gelir akışını sağlamak temel sorumluluklar olarak kabul edilmelidir. Kaynak açıklarını kapatma yöntemleri olarak; hizmetlerde etkinliği ve verimliliği arttırmak, alternatif hizmet sunma yöntemlerinden yararlanmak ve gelirlerin arttırılmasını sağlamak konuları daima ön palanda tutulmalıdır. Sunulan hizmetlerin maliyetlendirilmesi çağdaş belediyecilik anlayışında yaşamsal bir önem taşımaktadır. Bu bakımdan hizmetlerin maliyetlendirilmesi ilk olarak maliyetlerin fonksiyonlarına göre dağıtılmasını sağlayan bir bütçe ve muhasebe yapısını gerektirmedir.
Yerel yönetimlerde başarılı bir mali yönetim organizasyonu ancak demokratik ve etkili bir denetim sistemini kurulması ile kendini gösterebilecektir. Mali yönetim kavramının yerel yönetimde kurumsal değerlere bağlı, halka yönelik, geleceği programlayan yenilikçi, dinamik, esnek ve gerçekçi bir yönetim anlayışının gelişmesinde ve yerleşmesinde çok önemli fonksiyonlara sahip olduğu yadsınamaz bir gerçektir.