Günümüz hukuki ihtilaflarının giderek çeşitlenen karmaşık ve çözüm için teknik bilgi gerektiren yapısı, bilirkişilik kurumunun yargı faaliyetleri içinde rolü ve önemini daha da artırmaktadır. İyi işleyen bir bilirkişilik kurumu, yargı sisteminin etkin ve hızlı işleyişinde belirleyici olmakta, aksi durum sadece yargılamaların uzaması sonucunu doğurmakla kalmayıp adalet beklentisi içinde bulunan kişilerin hak kayıplarına da neden olacaktır.
Yargılama sürecinde özel veya teknik bilgiyi gerektiren konularda yargı mercileri tarafından bilgi ve görüşüne başvurulan uzman kişiye bilirkişi denilmektedir. Muhakeme usulünde bilirkişi incelemesine, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenemeyen, bilimsel ve teknik bilgi gerektiren konularda müracaat edilmesi gerekliliğine işaret edilmektedir. Muhakeme usulünü düzenleyen yasalarda düzenlenen bilirkişi incelemesi, uygulamada oldukça sık başvurulan bir delil değerlendirme vasıtadır.
Uygulama ve doktrinde bilirkişilik kurumuna, bilirkişilere ve bu konudaki yargı uygulamalarına yönelik eleştiriler bulunmaktadır.
Bu kapsamda bilirkişilik kurumuna yönelik eleştirilerin;
  • Adalet komisyonları tarafından liste oluşturulması dışında kurumsal bir yapının bulunmaması,
  • Tüm yargı kollarını kapsayacak bir bilirkişilik sistemi kurulmaması,
  • Temel bilirkişilik eğitimi verilmemesi,
  • Liyakati bulunan bilirkişilerin sisteme yeterince dahil edilememesi ve sertifikasyonunun sağlanamaması,
  • Bilirkişi raporlarının standardının belirlenmemesi,
  • Denetim mekanizması kurulmaması,
  • Bilirkişiliğe ilişkin kurallara ve etik ilkelere aykırı davrananların sistem dışına çıkarılmaması,
  • Bilirkişilik alanına ilişkin düzenleyici işlemler yapılmaması,
Bilirkişilere yönelik eleştirilerin;
  • Bilirkişilerin ihtiyaç duyulan yetkinlikte ve yeterlilikte olmamaları,
  • Bilirkişilerin hakimin görev ve yetki alanına girmeleri,
  • Raporları süresinde teslim etmemeleri,
  • Denetime elverişli ve yargı mercilerini tatmin edecek şekilde rapor hazırlamamaları ve bu nedenle ek rapor alınmasına veya yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına sebep olmaları,
  • Heyet halinde görev yapan bilirkişilerin rapora yeteri kadar katkı vermeyerek sadece imzalamakla yetinmeleri,
  • Bilirkişiliği meslek olarak görmeleri
Yargı mercilerinin uygulamalarına yönelik eleştirilerin ise;
  • Meslek yeterliliği ve yetkinliğine dikkat edilmeksizin bilirkişi atanması,
  • Teknik konu-hukuki konu ayrımına dikkat edilmeyerek hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuk bilgiyle çözümlenmesi gereken konularda bilirkişi görevlendirilmesi,
  • Bilirkişiden hakim yardımcısı gibi yararlanılması ve yargı yetkisinin bilirkişiye devredilmesi,
  • Yüksek mahkemelerin bilirkişilik konusunda usul hükümlerinin uygulanmamasını bozma nedeni yapmaması veya hukukçu bilirkişilerden rapor alınmamasını bozma nedeni yapması,
  • Bilirkişinin görev alanının belirlenmemesi ve sorulan soruların açık ve net bir şekilde ortaya konulmaması,
  • Talimat yazılmak suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılması ve yargılamanın uzamasına neden olunması,
  • Bilirkişi ücretlerinin davanın niteliği, uyuşmazlığın özelliği ve bilirkişiye verilen görevin kapsamıyla uyumlu olmaması,
- Bilirkişi listelerinin dışında bilirkişi görevlendirilmesi şeklinde olduğu görülmektedir.
Bilirkişilik uygulamalarında temel sorunlardan biri, mevzuatta açıkça yasaklanmış olmasına rağmen hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ile çözümlenebilecek konularda hukukçu bilirkişilere müracaat edilmesi, bilirkişilerin raporlarında hukuki değerlendirmelere yer vermesi ve teknik ve özel bilgi gerektiren konularda görüş bildirmekle yetinmek yerine, uyuşmazlığın esasına ilişkin kesin hukuki yargıda bulunmalarıdır.
Tüm bu sorunlar göz önünde bulundurularak hazırlanan 6754 Sayılı Bilirkişilik Yasası 24 Kasım 2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
25 Kasım 2016