Zeliha Hanım, telefonunu eline alıp ağır adımlarla banyoya ilerledi. Kapıdan içeri adım atıp kapıyı kapattığı anda ayağı kaydı ve soğuk fayansın üzerinde sert bir şekilde yere çakıldı. Kafası klozetin kenarına çarparken, ani bir ağrı tüm vücudunu sarstı. Gözleri kararmış, başı zonklarken soğuk fayansın serinliği tenine işliyordu. Bilinci yerindeydi ama bir süre hareket edemedi. Kocasına seslenmeyi düşündü bir an, ama gururu engel oldu. "Seslenmem," diye inat etti içinden. Yatarken, banyodaki loş ışık altında tavanın dökülmeye başlamış sıvasına bakıyordu. Kirli ve dağınık sıva adeta üzerine çöker gibi duruyor, zamanı donduruyor gibiydi. İçinde kopan fırtınalar arasında, "Bu adam beni nasıl merak etmez!" diye öfkelendi. Öte yandan kocası, salondaki eski deri koltuğunda çayını tazeleyip televizyon karşısına kurulmuştu. Eşinin banyoda uzun kaldığını fark etse de, kalkıp bakmayı aklından bile geçirmedi. "Bir şeyler yapıyordur işte," diye düşünerek keyifle programını izlemeye devam etti. O sırada, Zeliha Hanım’ın içindeki hayal kırıklığı daha da büyüyordu. Telefona uzanmayı denedi, ama az ilerideki telefon bir türlü ulaşamayacağı kadar uzaktı. Çocuklarını ya da komşularını arayabilirdi ama inadı galip geliyordu. Öfke ve kırgınlık, yerini ağır ağır yalnızlığa bırakıyordu. Kocası, banyodan hâlâ bir ses gelmediğini fark edince, içini sevinçli bir huzursuzluk kapladı. "Acaba ölmüş olabilir mi?" diye aklından geçirdi. Aslında banyoda bir gürültü duymuştu ama "Yine bir şey devirmiştir," diyerek aldırmamıştı. Şimdi ise zihninde farklı düşünceler belirdi. "Öldüyse, kurtuldum demektir. Hayatımı mahvetti, bana ne verdi ki? Özgürlük bana göz kırpıyor." Bir süre tereddütle yerinde oturdu, gidip bakmak istedi ama "Ya ölmediyse," diye düşündü. Zamana oynuyor, kendini bekletiyordu. Aradan dört saat geçmişti. "Kesin ölmüştür artık," diye düşündü. Banyoya gidip kontrol etmeye karar verdi. "Eğer ölmüşse çocukları çağırırım, biraz da ağlama numarası yaparım. Sonra özgürlük kapıda," diye hayaller kurmaya başladı. Sahil kenarında küçük bir kasaba hayali zihninde belirirken, Zeliha Hanım, nihayet telefonuna ulaşmak için son bir hamle yaptı. "Bu adam beni gerçekten sevmedi," diye hıçkırarak içinden geçirdi ve 112'yi aradı. Bu sırada kocası, "Artık bakayım, ölmüşse işini bitiririm," diye plan yapıyordu. Ama tam o anda dışarıdan ambulans sirenlerinin acı sesi yankılandı. Kocası dehşet içinde banyoya koştu, kapıyı hızla açtı. Yerde yatan eşini, elinde telefonla görünce yutkundu. "Hayatım, seni merak ettim!" diye telaşla konuşmaya başladı. Kapının zili çalarken, planlarının suya düştüğü acı gerçeği fark etti.