Leonardo da Vinci’nin Rönesans figüründen yola çıkan bu yazı, günümüzün çok yönlü insan ihtiyacını sorguluyor. Multiinsan kimdir?

Geleceğin insan modeli nasıl olmalı?


Zaman, insanı her çağda yeniden tanımladı.
Ama bazı çağlar, tanımlamanın ötesine geçip insanı yeniden inşa etti.
Leonardo da Vinci’nin “Vitruvius Adamı” sadece orantıların değil; bilimin, sanatın, felsefenin ve sezginin ortak bir beden hâline gelmiş haliydi.
O figürde insan sadece ölçülemiyor, aynı zamanda düşünülüyordu.

İşte ben, bu çağın da böyle bir insana ihtiyacı olduğunu düşünüyorum:
Tek bir alanda uzmanlaşan değil, birçok alanda derinleşebilen; yani bir multiinsan.

Bugün bir eğitimcinin sınıfında sadece ders anlatması yetmiyor.
O sınıfta bir bilim insanı gibi deney kurmalı, bir psikolog gibi gözlem yapmalı, bir sanatçı gibi duyguları işlemeli, bir mühendis gibi çözüm üretmeli…
Bir eğitim atölyesinde çocuklara kodlama öğretirken aynı anda onların hayal kurmasına izin vermek de multiinsan olmanın bir yansımasıdır.
Çünkü teknoloji, sadece butonlara basan değil; neye neden bastığını anlayan insanlara ihtiyaç duyuyor.

Gelin başka bir örnekle açalım:
Bir bilim merkezinde çalışan bir kişi düşünelim.
Gelen öğrenciler için deney kitleri kuruyor. Ama o kişi sadece teknik detayları anlatmakla kalmıyor; çocukların gözündeki heyecanı fark ediyor, sorduğu sorulardan onların düşünce tarzını tanıyor, anlatımı değiştiriyor.
İşte burada multiinsan devreye giriyor:
O kişi yalnızca bir rehber değil, aynı zamanda bir hikâye anlatıcısı, bir merak aşılayıcısı, bir geleceği inşa edici…

Günümüz insanı, tek bir mesleğin, tek bir etiketin sınırlarına sığmıyor artık.
Bir kişi hem yapay zekâ ile ilgilenebilir hem şiir yazabilir hem çocuklara masal anlatabilir hem doğa yürüyüşlerinde içsel sorgulamalara dalabilir.
“Ben sadece öğretmenim.”, “Ben sadece mühendisim.” demek çağdışı kalıyor.
Çünkü artık insan, çok katmanlı bir varlık.

Tıpkı ben gibi.
Tıpkı günümüzün çok yönlü bireylerinde olduğu gibi, çeşitli alanlarda faaliyet gösteren bir yapıya sahibim.
Akademik araştırmalar yürütmenin yanı sıra çocuklara yönelik atölye içerikleri tasarlıyor, bilimsel metinler kaleme alırken aynı zamanda edebi üretimlerde de bulunuyorum.
Fütürist kavramları içeren sözlük çalışmalarıyla geleceğe dair terminolojik bir zemin oluştururken, geçmişin kültürel ve düşünsel mirasını bugünün eğitim ve toplum yapısıyla ilişkilendirmeye çalışıyorum.
Çünkü inanıyorum:
“Çok şey bilmek değil, çok şeyle anlam kurmak marifettir.”


İz Bırakan Multiinsanlar | Zamanı Aşan Akıllar

Tarih, tek bir alanda değil, birçok alanda düşünen, üreten, dönüştüren insanların izleriyle doludur.
Bu insanlar yalnızca çağlarını değil; zamanın ruhunu şekillendirdiler.

Leonardo da Vinci, resim ile mühendisliği; anatomi ile sezgiyi bir arada düşündü.
Vitruvius Adamı ile insanı merkeze koyarken, insanın evrenle uyumlu bir sistem olduğunu gösterdi.

İbn Sînâ, tıpla felsefeyi bir arada yürüttü.
Bir yandan kalbin fizyolojisini yazarken, diğer yandan ruhun metafiziğini kurdu.
Doğuyu Batı’ya bağlayan bir bilge olarak insanın yalnızca bedensel değil, zihinsel ve ahlaki bütünlüğüne de dokundu.

Goethe, bir edebiyatçıydı ama aynı zamanda doğa filozofuydu.
Faust ile içsel çatışmaları anlatırken, renk kuramlarıyla doğanın matematiğine ışık tuttu.
Çünkü insan hem duyguların hem gözlemlerin çocuğudur.

Marie Curie, iki Nobel ödülünü farklı bilim alanlarında kazanan bir öncüydü.
Ama onu multiinsan yapan şey, yalnızca bilimsel katkısı değil; insanlık için bedenini feda edecek kadar sorumluluk duymasıydı.

Mevlânâ, sadece bir şair değil; bir eğitimci, bir arabulucu, bir toplum mimarıydı.
Onun “Sen düşünceden ibaretsin.” sözü, bugünün multiinsan felsefesine önsöz gibidir.
İnsan, sadece öğrendiklerinden değil; düşündüklerinden, sevdiklerinden ve anlam verdiklerinden oluşur.


Bir Kırlangıç Üzerinden Çok Yönlü Bir İnsan

İşte tam da bu noktada, benim için bir kuşun öyküsü, insanlığın portresine dönüşür.
Kırlangıcın Ayağı Yanarsa adlı anlatımım, sadece bir çocukluk anısı değildir.
O öyküdeki kırlangıç, yere inmiş bir fikir, kanadı kırılmış bir umut, ama göğe dönmeyi unutmamış bir hayaldir.
Ve o kuşu yerden kaldıran çocuk benim için, bir multiinsanın ilk adımını atan kişidir.

Mevlânâ der ki:

“Bir ayağın sabit olsun; ötekiyle yetmiş iki milleti dolaş.”

Benim ayağım o sabit değerlerde; kültürde, bilgide, özde.
Ama öteki ayağımla geleceği, çocukları, yapay zekâyı, toplumu ve sanatı dolaşıyorum.
Tıpkı Rönesans’ın çok yönlü insanı gibi; ama bu kez geleceği sadece hayal etmiyor, şekillendirmeye gayret ediyorum.


Gelecek Multiinsanlarla Yazılacak

Gelecek, sadece teknokratlara değil; duygusu, düşüncesi ve derinliği olan insanlara ihtiyaç duyacak.
Bir krizi yönetecekse yalnızca mühendis değil; insanı anlayan, anlatabilen, hissedebilen biri gerekecek.

Ben bu yüzden diyorum ki:
Ben tek yönlü bir uzman olmak yerine, çok yönlü bir bilinç olmayı seçiyorum.
Çünkü insan;
bir meslekten fazlasıdır,
bir başlıktan fazlasıdır,
hatta bir hayattan fazlasıdır.

İnsan, geleceğin ta kendisidir.
Ve o gelecek, multiinsanların omzunda yükselecek.

Vesselam.