İnsan nedir?
Bu soruya Doğu ve Batı medeniyetlerinin ünlü temsilcileri olan bilim insanlarının farklı farklı cevaplar verdiği görülse de ”insanın” sadece birkaç cümle ile tanımlanabileceğini düşünmüyorum.
Dünyayı birçok canlı ve cansız türler ile beraberce paylaşan insanoğlu için Batı medeniyetinin ünlü düşünürleri olan Thales: “İnsan, araştıran bir hayvandır” derken, Sokrates: “İnsan, sorgulayan bir hayvandır” demiştir. Doğu düşüncesine göre ise insan hem fiziksel hem de manevi boyutlar içinde değerlendirilir. Örneğin, Konfüçyüs insanı “erdemli bir birey” olarak tanımlarken, İbn Sînâ insanı akıl ve ruh dengesine sahip bir varlık olarak ifade etmiştir.
Daha birçok felsefecinin tanım cümlelerinde bu ve benzeri tanımları görebiliriz. İnsan hayvan mıdır, değil midir ya da daha başka nasıl ifade edilebilir? Bundan öte toplumumuzda insan şerefli bir mahluktur. Bu tanımıyla devam edeceğimiz insanın varoluş gayesine uygun bir hayat üzere yaşayarak; kendisi, çevresi ve toplumda bırakacağı etkinin ana kaynağı; düşünceleri, davranışları ve sözleridir.
Sözün gücünü, etkisini ve gereğini birer örnek olayla inceleyip ardından sözün kısası diyebileceğim, bir kitap dolusu ifadeyi bir mısraya, bir ev dolusu eşyayı bir bavula sığdıran sözüm ona şiiri ve şiirsel ifadeyi gelin hep birlikte inceleyelim. Sözden sihre giden köprüyü beraberce kuralım
Sözün Gücü
Kurtuluş Savaşımızın kaderini belirleyen Başkomutanlık Meydan Muharebesi, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün emrindeki kahraman ordularımızın, 26 Ağustos 1922 günü sabah saatlerinde, Yunan işgal kuvvetlerine karşı yapılan Büyük Taarruz ile başlamıştı.
Ordularımıza yönelik “İlk hedefiniz Akdeniz’dir” emri, işte sözün gücünün en çarpıcı örneklerinden biridir. Bu emir, ona inanan ve itaat eden orduların bu söz karşılığında gösterdikleri kararlılık ve refleksin de göstergesi olarak, savaşı dokuz gün gibi kısa bir sürede nihayete erdirmiştir. Bu emrin gücü, yalnızca bir hedefi belirtmekle kalmamış, aynı zamanda askerlerin moralini ve azmini zirveye taşımıştır. Neticede, İzmir düşman işgalinden kurtarılmış, bu tarihi zaferle milletimizin kaderi yeniden yazılmıştır.
Bu olay, sözün yalnızca bir iletişim aracı olmadığını, aynı zamanda liderlik, vizyon ve inanç ile birleştiğinde büyük değişimlere öncülük edebileceğini göstermektedir. “İlk hedefiniz Akdeniz’dir” ifadesi, kısa ancak derin bir anlam taşır hem bir stratejik yönlendirme hem de bir umut mesajıdır. Bu örnek, tarihten günümüze kadar liderlerin sözlerindeki gücün topluluklar üzerindeki etkisini anlamak açısından büyük bir önem taşır.
Sözün özü, söz güçlüydü…
Sözün Etkisi
Mağaralarda damla damla sızan suyun içerisindeki mineraller bir zeminde birikerek sarkıt ve dikitleri oluşturur. Bu oluşumu meydana getiren faktör, suyun sürekli bir halde aynı eylemi tekrarlamasıdır. Sürekli tekrarlanan küçük eylemler, büyük sonuçlar doğurabilirler.
Bu doğa olayını insan yaşamına uyarladığımızda, sürekli tekrarlanan sözlerin ve ifadelerin bireyler üzerindeki derin etkisini gözlemleyebiliriz. Örneğin, isimlerimiz de sürekli tekrarlanan küçük eylemlerden birisidir. İsimlerimiz, yaşamımız boyunca sürekli olarak yüzümüze hitaben ifade edilen kelimeler olarak büyük bir önem taşır. Çocuklarımıza verdiğimiz isimlerin bu yönüyle onların kimlikleri ve hayatları üzerinde derin bir etkisi vardır. Anlamı güzel, insanlarda olumlu bir çağrışım oluşturan isimler, kişinin özgüvenini, algılanışını ve hatta toplumsal ilişkilerini şekillendirebilen güçlü bir faktör haline gelir.
Sözün etkisi sadece isimlerle sınırlı değildir; günlük hayatta sarf edilen ifadeler, insanlara yöneltilen hitaplar, tekrarlanan olumlu veya olumsuz söylemler, bireylerin psikolojik durumlarını, kararlarını ve yaşam biçimlerini etkileyebilir. Bu nedenle, sözlerin etkisini anlamak ve doğru bir şekilde kullanmak, bireyler arası ilişkilerden toplumların geleceğine kadar geniş bir yelpazede önem taşır.
Sözün özü, söz etkiliydi…
Sözün Gereği
Hz. Mevlana’nın eşsiz ifadesiyle söyleyecek olursak: ‘‘Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa kıyıya o vurur.”
”Bin düşün, bir konuş. ” düsturundan yola çıkarsak düşünerek konuşmanın, hatta gereksizse boşa kelam etmemenin önemi ortadadır. Çünkü ”Söz gümüşse, sükût altındır.” diyen atalar gereksiz laf etmemişler, lafügüzafa yer vermemişlerdir.
Bir diğer düstur ise Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)’in ifadesiyle “Ya hayır konuş ya sus” sözüdür.
Üzerinde düşünerek tasarladığımız sözleri kullanırken ölçülü olmak, hatta gereksiz söz kullanmaktan kaçınmak töremizde de vardır. Zira sözler, sadece iletişim aracı değil, aynı zamanda insan ilişkilerinin temel taşıdır. Düşünülmeden söylenen bir söz, telafisi zor kırgınlıklara veya yanlış anlamalara sebep olabilir. Bununla birlikte, doğru yerde ve zamanda sarf edilen bir söz, en karmaşık problemleri çözebilir, barış ve anlayışın yolunu açabilir.
Bizim Yunus ne güzel söylemiş:
Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Bal ile yağ ede bir söz.
Bu dizelerdeki hikmet, sözün etkisinin yanı sıra gereğini de vurgular. Doğru söz, barışın, sevginin ve birliğin temeli olabilir. Bunun için konuşmadan önce ölçüp biçmek, kelimelerin gücünü ve etkisini hesaba katmak gerekir.
Söz türleri, nesir, deneme, mülakat gibi uzun ifadelerle ortaya konulabileceği gibi, şiir gibi kısa ve öz bir dille de ifade edilebilir.
Sihirli Sözler
Eski zamanlarda şairler; bazı meclislere alınmaz, kısa ve öz anlatımları yüzünden bir nevi sihirbaz muamelesi görürlermiş. Onların, az kelimeyle çok şey anlatabilme becerisi, bazen büyüleyici, bazen de korkutucu bulunmuştur.
Günümüzde de kerameti kendinden menkul tiplerin ağız dolusu ettikleri bir dünya lafın içinden değerli birkaç cümle çıkmadığını gördüğümüz için, bir kitap dolusu ifadeyi bazen bir mısraya sığdıran bu söz sihirbazları için bu düşünce haksız sayılmaz. Şiir, az ile çok anlatmanın, sözün özüne inmenin en güzel yollarından biridir.
Sözün uzunu değil, etkilisi makbuldür. Bu etkili sözlerin ahenklisine ise siz şiir deyin, ben sözün sihirlisi diyeyim. Ne dersek diyelim, şiir insanlığın varoluşu ile yaşıt bir söz sanatıdır.Hayatı, sevgiyi, gündelik telâşlarımızı, sanatı ve çoğu zaman da aşkı ele alan şiirlerle, sözün ahengini hissederek yolculuğa çıkarız, sözler ülkesinde…Şiir bizi yolculuğa çıkarır. Bir coğrafya dersini bir solukta anlatan bir öğretmen gibi kimi zaman kıtalar üzerinden uçurur. Mesafeleri bir anda almamızı sağlar. Kimi zaman da Aristo’nun öğrencisiymişiz de az önce tarihe kaydedilmesi gereken bir sözü işitmişiz gibi düşündürür.
Her şeye yazılır bu mübarek sanat: sevdaya, kedere, umuda, hayata… Şairin yüreğinden dökülen mısralar, okuyanın ruhunda yankılanır. Şiir, insana kendisini ve evreni hatırlatan en büyülü söz formudur.
Sonuç olarak, insanın tanımı ve anlamı, farklı medeniyetler ve düşünürler tarafından çeşitli şekillerde ele alınmıştır. Ancak, insanın varoluş amacı ve topluma katkısı, düşünceleri, davranışları ve sözleriyle şekillenir. Sözün gücü, etkisi ve gereği, insanın sosyal yapısında ve iletişiminde önemli bir rol oynar. Şiir gibi kısa ve öz anlatımlar, sözün sihirli gücünü en iyi şekilde yansıtır. Bu nedenle, insanın kendini ve evreni anlamasında sözün gücü vazgeçilmezdir.
İnsan, varoluşunun anlamını ararken, sözün gücüyle evrenin sırlarını keşfeder.
Vesselam.
Sağlıcakla, hoşça kalın.