Özellikle son yıllarda, sosyal medyanın patlamasıyla, her türlü alış-verişin internet üzerinden yapılmasıyla, maalesef iş görenlerin çalışma saatlerinin büyük bölümünü, internette gezmelerine neden olmaktadır.
İş görenlerin bu durumu, işverenler ile çalışanlar arasında, en çok ihtilafa sebep olan konuların başında gelmektedir.
Hayatı hem kolaylaştıran, hem de zorlaştıran teknolojinin başında gelen cep telefonları ile internete ve sosyal medyaya erişimin kolaylaşması, mesai saatleri içerisinde elden hiç düşmeyen cep telefonu ve iş için verilen bilgisayarın sosyal medya için kullanılması, işçi-işveren ilişkilerinde yeni anlaşmazsızlıkların yaşanmasına, neden olmaktadır.
İnternet ve sosyal medya kullanımı konusunda, Yargıtay içtihatları daha çok işçi aleyhine gerçekleşmektedir. Yargıtay, işle bağdaşmayan bu davranışlar ile internet ve sosyal medyada geçirilen süreyi, işveren için büyük bir verimsizlik ve maliyet olarak görmekte ve karar verirken, işveren haklarını dikkate almaktadır.
İş sözleşmeleri, çalışanı mesai saatlerinde iş tanımının gerektirdiği işi yapmakla, yükümlü kılmaktadır. İşte bu noktada, mesai saatlerinde işçinin motivasyonu ve davranışları konusunda işverenin tasarrufta bulunma hakkı, doğmaktadır. Bu nedenle, çalışanın mesai saatleri içerisindeki davranışlarının iş sözleşmesi hükümlerine, uygun olması gerekmektedir.
İnternet ve sosyal medya kullanımı, işçi ve işveren arasında ihtilafa yol açtığında, çalışan aleyhine sonuçlanan yargılama, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25’inci maddesine dayandırılmaktadır. İşverene, "haklı nedenle" tazminatsız derhal fesih hakkı tanıyan 25’inci maddenin ikinci bendi, " ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller" e göre sıralanmaktadır.
Böylece çalışanların, mesai saatlerini verimli kullanmaları, iş sözleşmelerinin devamı ve tazminat hakları için büyük önem taşımaktadır.