Bugünkü ekonomik yapı içerisinde,
Akaryakıt, içki ve sigara kaçakçılığı almış başını gidiyor. Uyuşturucu, silah ve diğer mal kaçakçılığını da bunun üzerine eklerseniz işin tehlikesi ortaya çıkıyor. Bu işlerden elde edilen paralar bir şekilde Türkiye’nin ekonomik yapısı içinde dönüyor. Aman sermaye ürkmesin anlayışı ile de zaman zaman göz yumuluyor. Ne şekilde bir vergi reformu yaparsanız yapın, denetimin en etkin unsuru olan ”nereden buldun” sorusunun sorulamaması ya da sorulmaması, tüm önlemleri sonuçsuz bırakacaktır.
Bütçe disiplini, bankacılıktaki sağlıklı yapı ve borç rasyolarına güvenerek, cari açığı, kayıt dışılığı ve yavaş yavaş dişini göstermekte olan enflasyon canavarını görmemezlikten gelerek atılacak adımlar, işlerin birden bire ters dönmesine neden olabilir. Cari açığı risk taşıyıcı boyutlara taşıyarak elde edilen büyüme kimseyi yanıltmasın. Ne yazık ki, ülkeye giren sıcak para geçicidir. Kaybedilen dövizler ise kalıcıdır.
Türkiye’nin son otuz kırk yıllık ekonomi politikalarını incelediğimizde, kayıt dışı ekonominin, sanki ekonomik politikaların bir parçası olarak kabul edildiğini görüyoruz. Kayıt dışılığı, sadece Maliye Bakanlığı’nın alacağı bazı önlemlerle bertaraf etme şansı yoktur. Kayıt dışılığın insani boyutu vardır. İdari boyutu vardır. Yasalarla ilgili boyutu vardır. Topyekün bir mücadele gerektirir. Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden para kazanmanın yolu olan rüşvet ve yolsuzluklarla da ilişkili olan kayıt dışılık, toplumsal ahlakı da derinden etkilemektedir. Gizli ekonomi diye de adlandırılan kayıt dışı ekonomi, büyük bir problem olarak gösterilmesine rağmen, nedense siyasetçiler bindikleri dalı kesmeye devam etmektedirler.
Biraz da tebessüm edelim diyerek, yazımızı bir fıkra ile sonuçlandıralım:
Bir grup muhasebeci kendi aralarında sohbet ederken, sürekli değişen vergi mevzuatından şikayet ediyorlarmış. Çok sıkıntılı görünen bir arkadaşları; “Bir daha dünyaya gelirsem kesinlikle muhasebeci olmayacağım. İmam olmak istiyorum” demiş. Neden imam olmak istediğini sorduklarında ise; “İmamlıkta yaklaşık bin dört yüz yıldır mevzuat değişmiyor” yanıtını vermiş.