Üç milyardan fazla insanın günde 2 dolar ile yaşamaya çalıştığı, her gün yüz milyon insanın aç kaldığı ve yüzelli milyon insanın okula gitme şansına bile erişemediği bir dünyada yaşıyoruz. Ancak, unutulmaması gerekir ki, iki dünya yoktur. Sadece bir dünya vardır. Bizler aynı havayı soluyor, aynı çevreyi ve aynı uluslararası mali sistemi paylaşıyoruz. Aynı sağlık problemlerine sahibiz. “Aids” sınırlarda durmuyor. Suç ve uyuşturucu sınırlarda kalmıyor. Terörizm, savaş ve kıtlık sınırlarda durmuyor. Ne para sınırlarda kalıyor, ne de muhasebeciler ve mali müşavirler. Ve ekonomi, zengin ve fakir uluslararasındaki ilişkileri esaslı bir şekilde değiştirmeye devam ediyor. Kendi ülkelerinde rahat ve huzurlu bir şekilde yaşayan zengin ülkeler tüm bu olumsuzlukları göz ardı edebiliyor.Fakat,geleceğin dünyası ve ekonomisi önemli değişimlere açık gözüküyor.
Bugün, gelişen ve büyüyen ekonomiler olarak gösterilen Çin, Hindistan, Endonezya, Brezilya ve Rusya dünya nüfusunun %50’sini oluşturmaktadır. Önümüzdeki 20 yıl içerisinde bu ülkelerin Dünya ticaretindeki paylarının daha da artması beklenmektedir. Bugün Londra, Paris ve NewYork’tan büyük merkezler olarak bahsetmekteyiz. Fakat 20 yıl sonra büyük merkezler olarak Beijing, Sao Paulo ve Jakarta’dan bahsedeceğiz.Tüm bunlar muhasebe ve denetim mesleğinde çalışanlar için ne ifade etmektedir? İlk olarak ve enönemlisi müşterilerimizin çok önemli bir kısmı gelişen ve geçiş dönemindeki ekonomilerin içinde olacaktır.
Gelişen ve büyüyen ekonomiler dünyanın ekonomik haritasını yeniden çizmekle kalmayacak, gelişen dünya üzerinde sosyal ve politik etkilerde yaratacaktır. Fakat bu bir şey daha ifade etmektedir. Geçen 20 yıl içinde özgürlükçü demokrasilerin ve bununla beraber sivil toplumun genişleyen rolünü gördük. Bugün her üç ülkeden ikisi ulusal liderlerini seçmek için seçimler yapmaktadırlar. Piyasa ekonomisinde heyecanlandırıcı bir büyüme görülmektedir. Ancak, bir konu daha var bunların yanında. Yetersiz yönetimlere ve idarenin verimsiz ve plansız çalışmalarına tanık olmaktayız. Tam açıklama ve serbest bilgi akışının eksikliği önemli sorunlara neden olmaktadır. İşte bu noktaları birleştiren tek şeyin saydamlık (transparency) olduğu görülmektedir.
Biliyoruz ki rüşvet ve yolsuzluklar karanlıkta büyür ve gelişir. Biliyoruz ki şeffaflığın olmayışı etkili bir yönetimi tehlikeye sokar. Biliyoruz ki toplumsal bir ortak karar bilgiyle sağlanabilir. Bunun, sürekli bir ekonomik reformun çok önemli bir yanı olduğunu anlamak içinse çok fazla zihin yormamıza gerek yok.
Rüşvet dünyanın en eski hastalığıdır. Bu bakımdan, iktidarla pek sıkı fıkı olsa da coğrafi bir özelliği yoktur. Hiçbir ülkenin, yeryüzünün geri kalan kısmına verebilecek bir ahlak dersi de yoktur. Rüşvet ve yolsuzlukgelişme ve yatırımı engeller. Ve yoksulu cezalandırır. Bizler meslek mensupları olarak işlemlerimizin dürüstlükle, en yüksek standartlarla, şeffaflıkla, kurumsal ve siyasal reformlarla uyum içinde olduğundan emin olarak, rüşvetin ve yolsuzluğun ülkelerin gelişme yönündeki hedeflerini baltaladığı gerçeğine rağmen önlem almaya istekli olmayan yönetimlere karşı baskı unsuru oluşturmalıyız. Ahlaki standartlar için uygun mekanizmaların kurulmasında gönüllü olarak yerimizi almalıyız
Unutulmaması gerekir ki eğitim ve yatırım gelişmenin temel yapı taşları ise adil ve dürüst yönetimler de can damarıdır. Tek bir ekonomik aile gibi büyüyen bir dünyada farklı dillerden konuşmanın pek bir anlamı yok. Küresel Pazar gereksinmelerini karşılayacak şekilde uluslararası muhasebe ve denetim standartları üzerinde etkin çalışmalarımızı yoğunlaştırmalıyız.
Sonuç olarak söylemek gerekirse; bir mesleğin ayırıcı özelliği halka karşı olan sorumluluğunun kabul edilebilirliğidir.