Türkiye’nin ekonomik durumu seçmenlerin tercihinde çok önemli rol oynuyor. Hatta, birinci sıraya yerleştiğini söyleyebiliriz. Hayat pahalılığı ve satın alma gücü yönünden 2018 yılının 2017 yılından daha olumsuz geçeceğini söylemek için kain olmaya gerek yok. Bir taraftan milyoner azınlığın sayısı artarken diğer taraftan yoksulların sayısı çoğalıyor. Gelir dağılımındaki adaletsizlik jet hızıyla yükseliyor. İktidardaki israf almış başını gidiyor. Bütçe açığı ile cari açık, kırılgan ekonomiyi daha kırılgan duruma getiriyor. Güven unsurunun zayıflaması yerli ve yabancı yatırımcılarda çekingenlik yaratıyor. Yüksek getirisi nedeni ile sıcak para akışı sürüyor. Üreterek ekonomiyi güçlendirmek yerine borçlanarak ve tüketerek ekonomiyi büyütmek tercihi büyük risk taşıyor. 35 yıldır süren terör belası toplumsal yapımızda derin yaralar açıyor. Afrin harekatının bir işgal değil teröristle mücadele operasyonu olduğunu tüm dünyaya anlatabilmeliyiz. Şunu bir türlü anlayamadık: Ortadoğu’da kim kiminle savaşırsa savaşsın, kazanan hep İsrail oluyor. Koyu muhafazakarlığın ve biat kültürünün zirveye doğru koştuğu zamanlarda askeri harekatların toplu kayıplar verilmediği durumlarda iktidarın hanesine artı puan yazdığını daha önce yaşadık. 1.Kongresini 10 Aralık 2017 tarihinde yapan İyi Parti, 10 Haziran 2018 tarihinden sonra yapılacak tüm seçimlere girme hakkına sahip olacaktır. 10 Haziran’dan önce “Baskın Genel Seçim” yapılırsa, İyi Parti yedeğine aldığı bir partiyle seçime girme yoluna gidecektir. İyi Parti, Türkiye’de siyasetin normale dönmesini sağlayacak şansa sahip bir parti olarak görülüyor. Bu bakımdan, AKP tarafından her türlü engelle karşılaşacaktır. Ana Muhalefet Partisi CHP ise 3-4/Şubat’taki Kurultayı fırsata döndürebilirse durağan pozisyonundan çıkıp daha etkili ve halka dönük siyaset yapma şansını yakalayacaktır. Bunun için de halkın karşısına iktidarı eleştirmekten daha çok kendi programı ile çıkmalıdır. Genel Başkanları, Milletvekilleri, yöneticileri ve belediye başkanları tutuklu olan HDP ise varlığını korumaktadır. Parti ve seçmenleri üzerinde kurulan baskı tepki oylarına dönüşebilir. Türkiye’nin kürt sorununu bir türlü çözememiş olması fırsatçıların işine yaramaktadır. Özellikle dış merkezler kendi çıkarları doğrultusunda sorunu zaman zaman çarptırmaktadırlar. AHMET AKIN 2 Eninde sonunda Türkiye zamanında ya da erken yerel ve genel seçimleri yaşayacaktır. 16 Nisan Referandumunda olduğu gibi mühürsüz oy pusulalarıyla sandıktan EVET çıkarıldığı hafızalardaki yerini korumaktadır. Genel ve yerel seçimlerin dolaylı olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne bağlı olması demokratik bir seçim yapılacağı umudunu kuvvetlendirmektedir. Ancak, AKP’nin ne olursa olsun iktidarda kalma hırsı çeşitli haksızlıkları da beraberinde getirecektir. OHAL ortamında yapılacak olan bir seçim ne kadar adil olursa olsun yine baskı ve hileden kurtulamayacaktır. Yukarıda yapmış olduğum değerlendirmeleri bir bütün olarak düşündüğümüzde, ister sağdan sola, isterseniz soldan sağa doğru bakın “Baskın Genel Seçim”in işaretleri çok kuvvetli bir şekilde görülmektedir