Daha önce de sıklıkla dillendirdiğim üzere Batı'nın desteği ve ortam hazırlaması sonucu yine Batı'nın besleyip büyüttüğü IŞID denilen canavar bölgede hakimiyet kurdu. Ki bu canavar sınırları ve demografik yapısı değişen coğrafyaya Batı'nın sorgusuz sualsiz müdahalesi için davetiye niteliği kazandı.
18 Ekim tarihli Al Jazeera'nin haberinde yer alan; 'Musul'daki uluslararası koalisyona destek veren ülkelerin savunma bakanları da 25 Ekim'de yine Paris'te bir araya gelecek. Toplantıya IŞİD karşıtı koalisyondaki Batı ülkelerinin savunma bakanları katılacak. Bu ülkeler; ABD, Fransa, Büyük Britanya, Kanada, Avustralya, Almanya, Belçika, Hollanda, İtalya, İspanya, Norveç, Danimarka ve Yeni Zelanda' ifadesine dikkatinizi çekmek isterim. Aynı gün Türkiye'nin de aralarında bulunacağı 20 ülke katılımıyla bir toplantı planı zaten mevcut. Lakin haberde ikinci bir toplantı planlandığı belirtiliyor ki ben burada ikinci toplantıya savunma bakanlarıyla katılacak ülke listesine dikkatle bakılması taraftarıyım. Bu listenin haçlı seferlerinin ve vahşi sömürge sürecinin aktörlerinin yani Batı olarak nitelenenlerin listesi ile aynı olduğu aşikar değil mi?
Bir tarafta sınırları ve demografik yapısı besledikleri canavar ile değiştirilen coğrafyaya hücum eden Batı ve diğer tarafta onların hücumundan mağdur olacağı kesin olan insanların can havliyle koşacağı ve yaralarını saracak olan ülke Türkiye. Şu aşamada doğru tarafta doğru işi yapan doğulu bir ülke olduğumuzu düşünüyorum. Keşke besleyip büyüttükleri canavara ve canavarın davetiyle coğrafyaya üşüşen Batı'ya karşı daha fazlasını gerçekleştirmeye muktedir olabilsek ki kudretimiz oranında bu çerçevede verilen çabanın da kıymetli olduğu ortada.
Şeytan ve hizmetkarları olan Batı'nın ümmet ve ümmet bilincinde yaşayanlar için zor günler ve zor şartlar dayatacağından eminim. Ki darbe girişimi sonrası kaleme aldığım 'Batı ve Putu' başlıklı yazımda müşrikler ve kuklalar tarafından eyleme konan darbe girişiminin ve bu süreçte planlananların son günlerde gerçekleşen ve önümüzdeki günlerde gerçekleşeceklerden bağımsız olamayacağını vurgulayan tespitlerimi ifade etmiştim.
Sonuçta memleket olarak mücadeleye gebe günlerin önümüzde olduğunu görüyoruz. Bir önceki yazımın sonunda da belirttiğim gibi; zira bu mücadele için nitelik, inanç ve duanın vazgeçilmez olduğu aşikar. Konu gene herhangi bir diploma, sertifika, takdir ya da belge beklentisi olmaksızın öğrenme arzusu taşıyan, inanarak çok çalışan, içinde bulunduğumuz ve gelecekteki tüm şartlara hazırlıklı, yalnız Allah'tan korkan ve yalnız Allah'a güvenen, ümmet bilincinde gençler yetiştirmek gerektiğine geldi.
Bu arada; iftira ve asılsız ihbar sonucu uzaklaştırıldığım Erdemli Toplum Sağlığı Merkezi Başkanlığı görevime 11 Ekim Salı akşamı itibariyle iade edildim. Bu süreçte beni yalnız bırakmayan ve desteklerini esirgemeyen tüm dost, üstad, arkadaşlarım ve muhataplarıma müteşekkirim. Allah mutlak kudret sahibi ve en doğru karar vericidir.