Bir hastanın dünyanın bir ülkesinden başka bir ülkesine tedavi veya sağlık hizmeti almak için gitmesi bizlere ne kadar zor veya aykırı geliyor, değil mi? Ya da bakmakta zorlandığımız, işlerimiz ya da görevlerimiz dolayısıyla zaman ayıramadığımız yaşlılarımızı dünyanın başka bir ülkesinde bir bakım merkezine yerleştirmek de aynı derecede farklı ve uç bir durum olur, değil mi ?
Bir hastanın dünyanın bir ülkesinden başka bir ülkesine tedavi veya sağlık hizmeti almak için gitmesi bizlere ne kadar zor veya aykırı geliyor, değil mi?
Ya da bakmakta zorlandığımız, işlerimiz ya da görevlerimiz dolayısıyla zaman ayıramadığımız yaşlılarımızı dünyanın başka bir ülkesinde bir bakım merkezine yerleştirmek de aynı derecede farklı ve uç bir durum olur, değil mi?
Kafasında siyah noktalar olan ve ilk bakışta saç ektirmiş olduklarını düşündüğümüz çok sayıda turisti İstanbul’da özellikle turistik mekânlarda veya işlek caddelerde görmek ne kadar doğal bir durum oldu, değil mi?
Almanya’dan ya da Avrupa’nın herhangi bir ülkesinden diş yaptırmaya gelen gurbetçi arkadaş ya da akraba sayısı son yıllarda sizce de artmadı mı?
Bu soruları, geçen yazıda girizgâh yaptığım “Sağlık Diplomasisi“ yazı dizisinin “Sağlık Turizmi“ alt başlığı çerçevesinde hayatımıza giren veya bize ne kadar uzak olduğunu düşündüğümüz durumların sloganize ifadeleri olarak kabul edebilirsiniz.
İlk sorudan devam edecek olursak; ulaşılabilir, nitelikli ve ücretsiz sağlık hizmeti alan herhangi bir ülke vatandaşı aynı tedaviyi aynı standartlarda almak için başka bir ülkeye gitmez ve herhangi bir harcama yapmaz. Ne mutlu ki sağlıkta ulaşılabilir, nitelikli ve neredeyse ücretsiz tedavi sunan bir ülkede yaşıyoruz. Çünkü “siz böyle bir tercih yapar mıydınız?“ sorusu için vereceğimiz cevap sıklıkla “hayır“ olacaktır.
Hayatına giren bir hastalığın tedavisi sigorta sistemlerinde geri ödeme kapsamında bulunmayan veya tedavi ücretleri yüksek olduğu düşünülen hastalıkları geri ödeme kapsamına sokmayan sigorta şirketlerinin olduğu bir ülkede yaşayan birinin, tedavisi için aynı veya daha iyi standartlarda ama daha uygun maliyetle hizmet sunan sağlık merkezleri bulunan başka bir ülke arayışına girmesinden daha doğal bir durum yoktur. Katarakt sorununu aynı standart ve kalitede hizmet ile Hindistan veya Singapur’da beşte bir maliyet ile çözebileceğini bilen ABD vatandaşı bir hasta bu ülkelere sağlık hizmeti almak için gitmektedir. Hatta bu süreç hastanın kendi sigorta şirketi tarafından desteklenmektedir. Ve hatta hastanın hizmet aldığı sigorta şirketinin bu ülkelerdeki sağlık merkezleri ile anlaşmaları mevcuttur.
Çocuğu olmayan ve tüp bebek tedavisi için 26 ay beklemesi gerektiğini öğrenen Birleşik Krallık vatandaşı çiftin aynı veya daha iyi standartlarda ama bekleme süresi olmaksızın hizmet alabileceği sağlık merkezleri bulunan başka bir ülke arayışına girmesinden de doğal bir şey yoktur. Hatta Birleşik Krallık vatandaşlarının 2000-2010 yılları arasında tercih ettiği ülkeler sırasıyla Fransa, Polonya, Hindistan, Macaristan, Belçika, Almanya, Amerika, İspanya, Türkiye ve Pakistan iken son 4 yıl içinde Türkiye bu listede 3. sıraya yerleşmiş durumdadır.
İngilizlerin dahi son yıllarda tercih ettikleri ilk üç destinayon merkezinden biri olan ülkemizin özellikle Ortadoğu ve Körfez ülkelerince ne kadar sıklıkla ülkemizi tercih ettiğini medikal estetik hizmeti aldığını dışarıdan gözlemleyebildiğimiz Arap kökenli turistleri görme sıklığımızın artışından çıkarabilirsiniz.
Dünya ve tabii ki gelişmiş ülkeler yaşlanmaktadır. Önümüzdeki 30 yıl içinde dünyadaki 65 yaş üzeri nüfusun 1,5 milyarı geçmesi tahmin edilmektedir. Özellikle gelişmiş ülkelerde; artan emekli sayısı ve genç nüfusun sanayi ya da finans sektörüne kayması yaşlı bakım hizmetlerini aksatmakta ve bakım merkezleri insan kaynağı ihtiyacını karşılayamamaktadır. Bu durumda bir Hollanda vatandaşının emeklilik sonrası hayatını Antalya’da planlaması, ileri yaşta ve demans hastası bir İsveç vatandaşının çocuklarının Orta Avrupa ülkelerinden birinde bir yaşlı bakım merkezi arayışına girmesi yukarıdaki örneklerde olduğu gibi doğal karşılanacaktır.
Girizgâhta verdiğim örnekten yola çıkarak özellikle Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan gurbetçilerin sağlık hizmeti almak için ana vatanlarını tercih etmelerinin literatürdeki karşılığı Diaspora Sağlık Turizmidir. Hint asıllı İngiltere vatandaşlarının ya da Güney Amerika veya Orta Amerika göçmeni ABD vatandaşlarının daha uygun ekonomik maliyetlerle ve anadillerini konuşan sağlık personelinden hizmet almak için kendi ana vatanlarını tercih etmesi de bu kapsamda örneklendirilebilir.
Dünyada sağlık hizmeti almak veya sağlığını korumak için gerçekleşen bu hareketliliği yönlendirmek çok etkili bir diplomasi aracıdır. Pandemi sebebiyle sağlığın ve “iyi olma“ hâlinin korunmasının önemi üzerine gelişen farkındalığa ek olarak sağlık hizmetlerinin çeşitliliğinin artması, yaşlanan dünya nüfusu, ülke sağlık sistemlerinin yaşadığı sorunlar, bireylerin kaliteli ve düşük maliyetli sağlık hizmet beklentisi sağlık turizmi sektörünün büyüklüğünü ve fırsatlarını artırmıştır.
Ülkemiz coğrafi konumu itibariyle yaklaşık 1,5 milyarlık bir nüfusa 4 saatlik uçuş mesafesinde olup; termal, medikal, yaşlı ve engelli turizm başlıkları altında koruyucu, tedavi edici, rehabilite edici, sağlığı geliştirici hizmetlerin akredite, kaliteli, bekleme süresi kısa ve daha ucuz şekilde sunulmasını sağlayacak nitelik ve avantajlara sahiptir.
Sağlık Turizmi kapsamında destinasyon merkezi yani ilk akla gelen ve tercih edilen ülke olmak, “güvenli ve gelişmiş“ ülke olarak anılmanın dolaylı anlatımıdır. Bu çerçevede gerçekleştirilebilecek uluslararası bir farkındalık ve başarı; bir ülkenin diplomasi çalışmalarının en önemli hedefleri arasındadır. Ülkemiz son beş yılda sağlık turizmi açısından gerçekleştirdiği başarıları değişen ve dijitalleşen dünyanın ihtiyaçları çerçevesinde yeni fikirler, yeni stratejiler, yeni projelerle geliştirecek kapasiteye sahiptir.