Fırtına başlamış, yağmur geliyordu. Pencereye yöneldi ve kapattı. Kabaran denize ve dev dalgalara daldı. Sabahtan beri pek suskun ve suratı asıktı.
‘Hayırdır?’ dedim.
Sırtı bana dönük ‘Canım sıkkın’ dedi Akif.
‘Havadandır’ dedim ağzındaki baklayı çıkarmasını desteklemek için.
‘Bangladeş’te de şuan kıyamet kopuyor, kasırga yarım milyon insanı evlerinden etmiş’ dedi ve hala denize bakıyordu.
Kahkaha atarak ‘o nereden geldi aklına’ dedim.
‘Az önce gazetede gördüm haberi’ dedi. Bana döndü ve karşımdaki koltuğa oturdu.
‘Var mı başka bir şey gazetede’ dedim. Laf olsun diye sorduğumu anlamıştı.
‘Var; iç siyaset’ dedi.
‘Orada da fırtınalar kopuyor’ dedim sırıtarak.
Sehpanın üstündeki şekerliğe uzandı. İçinden iki adet çikolata aldı. Birini bana uzattı. Diğerini ağzına attı. Lokmasını çiğnerken ‘uğrunda fırtınalar koparılması gereken şeyler düşünüldüğünde havayı bozan endişeleri ve havası bozulanları anlamak zor’ dedi.
‘Anlamadım’ dedim. Gerçekten anlamamıştım.
Sağına döndü ve duvardaki hat yazısını göstererek ‘ne yazıyor orada’ dedi.
Ben de çikolatayı ağzıma atmıştım. Lokmamı çiğnerken ‘Rabbena tekabbel minna’ dedim.
‘Uğrunda fırtınalar koparılması gereken bu cümleye ters düşen her şey olmalı’ dedi hararetle.
‘İbrahim’in Kabe’yi inşa ettikten sonraki duası’ diye ekledi.
‘Aç biraz konuyu dedim’ nereye varacağını tahmin edemiyordum.
‘Yalnız Allah’tan korkup yalnız Allah’a güvenerek yapılan her şeyin sonunda Allah’ım kabul et diyebilmek için veya böyle düşünüp böyle yaşamaya engel olan her şey için fırtınalar koparmak yerine kulunun veya kullarının kabul etmesi endişesiyle ve kulundan veya kullarından korkarak hareket etmek’ derken yine şekerliğe uzandı.
‘Şuan ki kopan fırtınalar ihya hareketi olarak ifade edilen bir yapının içinde, bunu dikkatten kaçırıyorsun’ dedim biraz da içindekileri dökmesini istediğimden.
‘Orada dur!’ dedi hiddetle.
‘Nasır’ın yeraltına ittiği ihya hareketi baharda açıp meyveye duramadan çiçeklerini döktü’ derken telefona uzandı iki su, bir çay ve bir bardak süt ısmarladı.
‘Sebepleri tartışılabilir ama özetlersek serada yetiştirilen fidanlar naylon kalktığında ortama ayak uyduramadı’ dedi.
‘Onları yeraltına itenlerin hiç mi günahı yok’ dedim. Kapı açıldı, Mustafa abi içeri girdi ve ısmarlanan içecekleri sehpaya koydu.
Akif teşekkür edip Mustafa abinin çikolatalardan alabileceğini söyledi. Adam bir tanesini alıp odadan çıktı.
‘Konumuz bu değil ki; ama şunu söyleyeyim İhvan’ın liderlerinin çoğu ya mühendis ya doktordur yani yer altı sürecinde kamu yönetimi, siyaset bilimi, iktisat, vs gibi ilimlerde yetiştirilen veya yönlendirilen insan kaynağı kısıtlıdır’ dedi. ‘Yani İhvan gibi bir ihya hareketi baharlara veya fırtınalara kendini hazırlamamıştı’ diye ekledi.
Çaydan bir yudum aldım ve ‘ya Mevdudi’nin hareketi’ diye sordum.
‘Çok iddialı bir çıkış yaptı; hatta bu çıkışıyla tüm dünyadaki ihya hareketlerini etkiledi, siyasi süreci reddetmek yerine sürecin bir parçası olmakta ısrarcı ilk örnek oldu. Hindistan’dan ayrılma sürecinin aktörlerinden Müslümanlar Birliğini sekülerlik ve milliyetçilik ile suçlayarak tekfir etti.’
‘Soğuyor’ dedim. Unuttuğunu anlamıştım sehpadaki sütü. ‘Sonuç’ dedim.
‘Cemaati İslami mukaddes bir topluluk ve ihya hareketi iddiasıyla doğdu ve önceliği seçim kazanmak olan bir siyasi parti olmak ile olmamak arasında sürekli gidip geldi’ derken şaşılacak kadar sakindi. Sütünden bir yudum daha aldı ‘Sonuçta fırtınalar koparılması gereken gerçek mevzular geçiştirildi; içi boşaltılmış din anlayışı, sekülerizm, ırkçılık ve yoksulluk gibi mücadele edilmesi; eğitim, sosyal adalet ve ihya süreci gibi zaman harcanması gerekenler iktidar mücadelesi sırasında ihmal edildi’ derken sakinliğini kaybetmişti. ‘İhmal edilen ve ertelenen her başlık bugünün imtihanı durumuna geldi; zaman içinde yükselen ve gelişen sekülerizm, ırkçılık ve açıkçası putperestlik şimdi ihya hareketinin Bangladeş’teki lider ve rol modellerini tek tek şehit ederken’ dedi ve sustu.
Ne diyeceğini merak etmiştim. Israrlı bir ifadeyle ‘Ne’ diye haykırdım.
‘Ne olup bittiğini anlamak ve anlatmak ya da olup bitenden ders almak yerine gıyabi cenaze namazları kılmanın ötesine geçemeyen gençleri ve bu gençlerin sloganları eşliğinde koparılan fırtınaları seyrediyoruz’ diyerek kalktı. Pencereye yöneldi ve açtı; fırtına dinmişti.