Çalıştılar, çabaladılar, yeri geldi yalan söylediler, yeri geldi yağmaladılar. Sonunda Türkiye’yi tam ortasından ikiye böldüler. Bu bölünme etnik ve mezhepsel değil, en tehlikeli bir bölünme şekli olan:“Kültürel Bölünme”.Bir tarafta biatçılar, diğer tarafta, okuyan, sorgulayan ve düşünen bireyler.
     Şeyh Derviş’in, Şeyh Said’in, İskilipli Mehmet Atıf Hoca’nın, SaidNursi’nin ruhları yeniden canlandı adeta. Tarihsel mücadele de, biat kültürünü benimseyenler önemli mevzileri ele geçirdiler. Durmaya da pek niyetleri yok. Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden tek bir taş kalmayana kadar, yıkım çalışmalarını sürdürmeye çalışacaklardır.
     Devletlerin yaşam süreleri uzundur. Nasıl ki, insanların yaşamında inişliçıkışlı, iyi kötü günler oluyorsa, devletlerin yaşamında da böyle olur. Türkiye, son yıllarda, karanlık ve kötü günlerini yaşamaktadır. Ancak, bu durum hep böyle devam edecek diye bir şey yok. Türkiye’nin toplumsal yapısı bu karanlık günleri aşabilecek niteliğe sahiptir. Ne yaparlarsa yapsınlar, erdemli bireyler hala bu ülkede çoğunluktadır.
Unutulmaması gerekir ki, insanlar her zaman iyi olanı ya da iyi buldukları şeyleri severler ve örnek alırlar. Yanıldıkları yer, neyin iyi olduğunun değerlendirilmesindedir. Bu noktada, toplumun yapıcı ve dürüst değerlendirme yapabilmesine olanak tanıyan bir ortamın yaratılması önem kazanmaktadır.
     Her insan, zihnini işgal etmesine izin verdiği egemen düşünce yüzünden şu anda olduğu insandır. Hayat, her durumda seçimlerden ibaret değil midir? Her şey, kendi seçimimize bağlıdır. İnsanın bilerek ve isteyerek zihnine yerleştirdiği ve teşvik ettiği düşünce ve davranışlar, kişinin her hareketini ve davranışını kontrol eden ateşleyici gücü oluşturmaktadır. 
Bu nedenle olumlu duyguları zihnimizinhakim gücü olarak destekleyip geliştirmek, olumsuz duyguları ise zayıflatarak bertaraf etmek, ortadan kaldırmak çok önemlidir.  Kişinin kendi kendine tekrar ettiği şeye, doğru olsun ya da olmasın, en sonunda inandığı bilinen bir gerçektir. Eğer bir insan bir yalanı durmadan tekrar ederse sonunda yalanın gerçek olduğunu kabul edecektir. Üstelik bunun doğru olduğuna inanacaktır.Çünkü, bilinçaltı yapıcı ve yıkıcı düşünce dalgaları arasında ayırım yapmamakta olup, ona verdiğimiz malzemeyle, yani düşünce dalgalarımızla çalışmaktadır. 
     Eğitim seviyesi düşük toplulukları etkilemek çok daha kolaydır. İnsanların yapıcı ve dürüst değerlendirme yapabilmesine olanak sağlayacak bir ortamı yaratmayarak; medya bombardımanı, yardımlar, din ve birazda korkutarak ve yalan söyleyerek yaratılan algı sonunda istenilen hedefe ulaşılabilir. Etrafında çoğunluk olarak gördüğü insanların, tutum ve davranışlarını benimseyerek, kendisi yerine de başkalarının düşünmesine razı olacaklardır.
     Bir toplumu kendi düşünceleriniz doğrultusunda yönlendirmek isterseniz, öncelikle eğitim ve adalet sistemini bozarak başlamalısınız. Türkiye’de yapılan budur.Eğitim sistemi darmadağın edildi. Adaleti ara ki bulasın. Hukukun üstünlüğü tarih, Anayasa paspas oldu.
    İç ve dış siyasetteişler düzgün gitmiyor. Hiç olmazsa ekonomide toparlanalım. Yeni hükümetin göreve başlamasının getireceği motivasyonla, 2016 yılında ekonomide pozitif gelişmeler beklenmelidir.Yeter ki, dış kaynaklar doğru yerde kullanılsın ve yapısal reformlar gerçekleştirilsin.
Bazılarının aklına şu sorunun gelmesi son derece doğaldır:Düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı, gelir dağılımının her geçen gün daha da bozulduğu, demokrasinin sadece sözde kaldığı, yağma düzenine engel olunamadığı, hukukun üstünlüğünün yok sayıldığı ve molla hukukuna doğru gidildiği bir ülkede, ekonomide pozitif gelişmelerin beklenmesi ne yazar?