Tüm dünyada ekonominin dinamosu olarak tanımlanan Küçük ve Orta Boy İşletmelerin  (KOBİ), büyük sanayi işletmelerinin tamamlayıcısı ve destekleyicisi rolleri artarak devam etmektedir. Yapıları itibariyle ekonomik istikrarsızlıktan daha az etkilenen, daha doğrusu, değişime büyük işletmelere göre daha hızlı uyum sağlayabilen KOBİ’lerin, daha az yatırımla, daha fazla üretim ve ürün çeşitliliği ile istihdam yaratabilmeleri avantajları olarak  görülmektedir.

     Dünyadaki güçlü ekonomiler içinde yer alma çabası içinde olan Türkiye’nin, yaratılan istihdam ve katma değer konusunda itici bir güce sahip olan KOBİ’lere daha fazla önem vermesi gerekmektedir. Aslında, dünyanın önde gelen ekonomilerinde de farklı bir durum yoktur. Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Japonya ve Fransa gibi dünyanın en büyük ekonomilerine sahip ülkelerde de KOBİ’ler gerek sayıları ve yarattıkları istihdam ve gerekse ekonomiye sundukları katma değer yönünden ciddi bir büyüklüğe sahiptirler.

     KOBİ’lerin ekonomi içinde taşıdığı değerin giderek artması; rekabetin daha esnek üretim yapmayı, yaratıcı olmayı, adaptasyon ile hızlı çalışmayı gerektirmesi ile yakından ilgilidir. Türkiye’nin rekabet gücünün artması ve verimliliğin yükselmesi, KOBİ’lerin rekabet gücünün ve verimliliğinin artması ile doğru orantılıdır. Gelişmiş bir ekonomiye giden yol KOBİ’lerden geçmektedir.

     Türkiye’deki KOBİ’lerin birçok sorununun bulunması ile birlikte, üç önemli sorununu şu şekilde sıralayabiliriz: 1)İstihdam üzerindeki sosyal güvenlik ve vergilerin yüksekliği, 2)Enerji maliyetlerindeki aşırı artışlar, 3)Kredi faiz oranlarının enflasyonun çok üzerinde seyretmesi. Bu temel sorunların üzerine reel sektörün genel sorunları ile işletme sermayesi yetersizliğini de eklediğimizde, KOBİ’lerin üzerindeki yük daha da artmaktadır.

   Türkiye’deki teşvik politikalarındaki çok başlılık ve tutarsızlık KOBİ’ler için dezavantaj oluşturmaktadır. Teşvik unsurlarındaki popülist yaklaşımlar kafaları karıştırmaktadır. Her ürünün ve her bölgenin teşvik kapsamına alınmasının ekonomiye istikrarlı bir katkısının olmayacağı bilinmektedir. Sonuçları ölçülebilen ve belirli bir merkezden yürütülen politikalara gereksinim vardır.

    Bugüne kadar uygulanan teşvik politikalarının KOBİ’ler açısından sağladığı yararlar ve genel ekonomiye katkıları bilinmemektedir. Günübirlik kararlarla bir yerlere varmak olanaksızdır. Rekabetçi üstünlüklerini geliştirmek, teknolojik yeniliklere ayak uydurabilmek, yeni pazarlara açılabilmek ve üretimde genel verimliliğini artırmak zorunda olan KOBİ’lerin uygun finansal kaynaklara gereksinimi vardır. Mali idare, akaryakıt, elektrik ve haberleşme giderlerini bir vergi toplama aracı olarak görme anlayışından vazgeçmelidir. Hali hazırda, sanayi envanterini bile gerçekleştirememiş mevcut yapının hızla değiştirilmesi gerekmektedir.

    Yeni yatırımlara başlayabilmek ve yeni istihdam alanları yaratabilmek için gereksinimimiz olan yabancı sermayeyi ülkemize çekebilmek, üretimde kalite ve verimliliği yükseltmek açısından da güçlü KOBİ’ler vazgeçilemez unsurlardır.