Eğitimdeki fırsat eşitsizliği fakir çocukların ileriye doğru gitme şansını azaltıyor. Herkesin kaliteli eğitime ulaşmasını sağlamak gerekiyor. Ailelerin gelir seviyesi yükseldikçe çocuklarına daha kaliteli eğitim yaptırma fırsatları artıyor. İleri teknoloji de, üstün yetenekli insanları istiyor.
Dijital teknolojinin gelişmesi, çok zengin kişileri de beraberinde getirdi. Bu teknolojilerin suçu olmadığı gibi, zenginlerin de suçu değil. En önemli neden, eğitimin değişime ayak uyduramaması. Çalışmak isteyenlerin, teknolojinin istediği bilgi ve yeteneklere sahip olmaması tamamen eğitim politikalarının ve eğitim kurumlarının başarısızlığı olarak görülmelidir. Aslında çözüm çok basit. Herkesin kaliteli eğitime erişimini kolaylaştırmak.
Yüksek becerili mesleklere gereksinim artarken, az eğitimli çalışanlara olan gereksinimin azalması bizlere şunu söylüyor: “Eğitim modelinizi, değişen dünyaya ayak uydurabilmek için, ileri teknoloji sahasında görevlendirilecek insanların yetişmesine dönük programlayın. İz modeller oluşturun.” Aksi takdirde, kaliteli eğitim alanlarla, basit eğitim alanlar arasındaki eğitim seviyesinde olanların meslekleri yavaş yavaş elenmeye mahkum olacaktır. Gelir seviyesi yönünden orta gelirliler olarak tanımlayabileceğimiz bu grubun mesleklerine olan talepte düşecektir. Bu kişilerin varlıklarını sürdürebilmeleri için, gelişen teknoloji ile ilgili yeni mesleklere uyum sağlamaları gerekecektir.
Gelir dağılımı adaletsizliği zengin, fakir birçok ülkede ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Çarpıcı bir örnek verecek olursak, Türkiye’nin Japonya’dan daha çok dolar milyarderi olması, servet eşitsizliğinin sadece yetenek ve yenilikçilikle ilgili olmadığını gösteriyor. Türkiye’de 37 dolar milyarderi varken, bu rakam Japonya’da 15. Finansal şeffaflığın olmaması, kayıt dışılığın ve suç ekonomisinin denetlenememesi ve vergi adaletsizliği çarpık düzeni yaratıyor. Türkiye’de son on yılda türeyen zenginleri incelediğiniz zaman, bunların hiçbirini yüksek vergi ödeyenler listesinde göremezsiniz. Çünkü, şirketler fakir, şahıslar zengindir. Tamamı da iktidar desteklidir. Kamunun kaynakları yandaş işadamlarına aktarılmaktadır.
Fransız ekonomist Thomas Piketty’in, düşük oranda bile olsa zenginlere getirilecek servet vergisinin Türkiye’de şeffaflık yaratacaktır görüşü, üzerinde düşünülmesi gereken bir öneri olarak gözükmektedir. Piketty, eğer kamuoyunu küreselleşmenin sosyal ve mali adaletle birlikte gerçekleşebileceğini ikna edemezsek, insanlar giderek milliyetçi çözümlere itibar gösterecektir diyerek, adaletsizliğinin zararlarına dikkat çekmektedir.
Sonuç olarak, diğer gelişen ülkelerde olduğu gibi Türkiye’nin eğitime ve yeteneklere geniş çaplı bir yatırım yapmaya gereksinimi var. Bu da yeterli finansman ve vergi gelirleriyle olabilir. Gelir ve servet konusundaki şeffaflık çok önemli. Orta sınıf ve dar gelirliler, zenginlerin daha az vergi ödediğini, burada bir adaletsizlik olduğunu gördüklerinde kamu harcamaları için vergi ödemeye direnç gösterirler. Tüm bu ilkeler, başarılı bir kalkınma stratejisinin anahtarı olmalıdır.