Hepimizin tek gayesi, uğraşısı hayatta kalabilmek ve hayat yolunda ilerlemek için değil midir? 

Hayattan memnun olmasak bile, her sabah yine bir koşturmaca için kalkıyoruz. Yine iş, güç peşinde başlıyoruz güne. Belki şükrederek, belki de üfleyip püfleyerek. 

Hayat ne kadar acayip olsa da, yaşamın gerektirdiklerini bazen gülerek, bazen ağlayarak karşılıyoruz.  Çünkü bizler, bu şekilde yaradılmışız. Önemli olan beden sağlığımızın ve ruh sağlığımızın yerinde olması. 

Dünyaya gözlerimizi ilk açtığımız andan itibarendir, hayat. İlk dişimizin çıkması, ilk adım atışımız,  ilk konuşma ve ilk anlamayla başlar, hayat. 

Hayat, okul çağı ile devam eder. İşte orada,  anlatmak istediklerine yavaşça, fısıldayarak başlar. Çünkü, verilen ödevler, görevler zor gelmeye başlar. Zorluklar ile başa çıkmak, aslında bizi hayata alıştırmanın ta kendisidir.  

Çocukluğumuzda ki; oyunlarımız, ağlamalarımız, düşmelerimiz, yaralanmalarımız, belki de istediğimiz bir çikolatanın verdiği haz, ne kadar güzel ve saftı. İşte bu güzellikler ve saflıklar içerisinde, hayat yolunda ilerledik. Yalansız ve riyasız bir dünya yarattık kendimize. Sonra fark ettik ki, dünya ve insanlar çok acımasızlar. Bütün hayal ettiğimiz güzel dünya ve iyi insanlar, çocukluğumuzda kalmışlar. 

Hayat Yolunda;

İnsanların ne kadar ikiyüzlü, dedikoducu olduklarını ve güven vermediklerini, aşkın ne kadar canımızı yaktığını, yavaş yavaş sevdiklerimizin bizi ve hayatı terk ettiklerini, gördük. Ev, araba ve belki de güzel bir elbise için borçlandık. İşin yaşamak için çok önemli bir dayanak olduğunu, fark ettik. Ailenin, eşin ve çocukların vazgeçilmezliğini, öğrendik. Bütün bunları öğrenirken ve fark ederken, hep yaralandık, hep ağladık. 

Hayatın her aşamasında, canımızı yakan birileri hep oldu. Onları hayatımızdan ne kadar uzak tutmaya çalışsak da, hep yanımızda oldular. Hayat yolunda, iyilerden çok kötüler olduğunu, gördük. 

Sağlığımız bozuldu. Öyle yada böyle. Sağlığın ne demek olduğunu, öğrendik. Hastaneye gittik, sağlıklı olduğumuza şükrettik. Hastalandık, isyan ettik. Ne pahasına olursa olsun, sevdiklerimiz için yaşamak istedik. 

Adliyeye gittik. Suçlu olmadığımıza, şükrettik. Özgürce yaşamanın hazzını ta iliklerimize kadar hissettik. Hayatın acımasız pençesine yakalanan suçlulara, üzüldük. 

Anne ve babamız yaşlandı. Onlar’ sız hayatın ne kadar acı olacağını, düşündük. Onlar için hep dua ettik. Belki de Onlar’ ı kaybettik. Kaybetmenin acısını, öğrendik. 

Hayat yolunda, hem güldük, hem ağladık. Hayatın ne kadar acımasız olduğunu şarkılara taşıdık.  Bazen de, yüreğimize su serpmesi için boş verdik. 

Anladık ki,

Hayat yolunda kısa bir serüvene çıktık. 

SEVGİYLE KALIN…