Günün birinde zengin ve şöhret sahibi bir adam bir rüya görür.
Bir eğlence düzenlemiştir bu adam ailesi ve sevenleri için. Eğlenceye ailesi, dostları ve akrabaları katılmıştır. Ortalık şendir. Eğlence bütün hızıyla ve coşkusuyla sürmektedir. Herkes genç adamın yanındadır.
Aniden kendisine bir ses gelir;
-Hazırlan, ecele gideceksin.
Kendisi ve bütün eğlencedekiler birden kendilerini kızgın güneşin altında kumların ortasında bulurlar. Adam, kızgın kumların ortasından kendisine gösterilen yöne dogru yürümek mecburiyetindedir.
Genç adam eceline dogru adım adım yürümeye baslar. Mali mülkü hepsi geride kalmıştı.
Önce dost bildikleri terk etti onu ecele yolculuğunda, sonra akrabaları ve yakınları. Sadece ailesi kalmıştır onun ardında.
Biraz daha yürümeye başlayınca daha da kızgınlaşan kum ayaklarını yakmaya baslar.
Önde eceli, ayakların altında kızgın kumlar. Adam artık kumda sadece üç kişinin ayak izini görmeye baslar.
Biri kendisinin, biri babasının, biri de annesinin ayak izleridir bunlar.
Ecel yaklaşmakta kızgın kum şiddetini arttırmaktadır. Baba da dönmüştür geriye. Bir kendisi bir de Annesi devam eder. Canı çok yanmaktadır adamın. Biraz daha ilerledikten sonra kuma doğru batmaya başlar. Artık kumda tek bir kişinin ayak izi kalmıştır.
O an adam hıçkıra hıçkıra ağlar. “Ey büyük Allah’ım ecelime giderken önce dostlarım, akrabalarım beni terk etti. Aile üyelerim teker teker bıraktı beni. Babam bile acıya dayanamayıp gitti. Senin rahmetinden olan annem de beni bıraktı” diyerek ağlamaya ve “anneciğim nerdesin neden beni bıraktın” diye feryat etmeye başlar
Bu sırada alttan kırılgan ve içten bir ses yükselir.
“Evladım hiç bırakır mıyım seni. Anne yüreğim hiç dayanır mı seyretmeye ecele gidişini. Sen yanarken ben hiç sönük kalabilir miyim? Yerde gördüğün tek ayak izi benimdir. Kum hem çok sıcak hem de batak. Senin ayaklarının yanmasına dayanamadı yüreğim. Taşıdım seni. Aşağıya bak evladım ben kızgın kumun içindeyim sen de omuzlarımdasın.
Evladım ağlama.
Ağlayıp da yüreğimi dağlama.
Bırakmadım, ölsem de hiç bırakmam ben seni.”
***
İşte öylesine güvenli bir limandır anne.
Yeryüzünün en huzur veren kelimesi, bütün dinlerinde dünyanın ve dillerinde en müstesna yere sahip yegane varlıktır anne.
Her anne sımsıcak bir eldir daima uzanır nerede olursa olsun evladına. İçten bir dua gibi dökülüverir anne en muhtaç anında evladının hayatına. İstisnasız hesapsız bir adanışın resmidir anne çizer kendini ilmek ilmek evladının yaşam sayfasına.
Kelimelerin anlatmaya kifayet edemeyeceği, dilleri lal eden, anıldığı anda kelimeleri gözyaşına dönüştüren, bir an dahi yokluğuyla hayatı viran eden servettir anne.
En anlamlı şiirlerin, en içli şarkıların, bize ah ettiren öykülerin merkezinde hep anne vardır. Besteler de, güfteler de anne ile anlam kazanır.
Hangi yaşta olursak olalım annemiz varsa tamamdır her şeyimiz. O olmazsa hep eksiktir hayatımız. Onları bizim hayatımızın anlamı, onlar bizim en fedakar varlıklarımız.
Hakları asla ödenemeyen, onları sevmek için bir ömür yetmeyen, bütün dünyalar bizim olsa bile yeri doldurulamayan annelerimizi senede bir gün değil her gün, her an hatırlamalıyız.
***
Evet, yazımın başlığında söylediğim gibi hepinize ANNE’li bir dünya diliyorum. Zira anne varsa dünyamızda bütün güzel dilekler zaten içindedir.