-Öğretmen Aybüke Yalçın’a ithafen-
***
“Bana çiçeklerimi getirin, bütün köy çocuklarını getirin buraya. Son bir ders vereceğim onlara ve sonra öleceğim” diye hasta yatağında haykıran köy öğretmeni bütün insanlara son dersini veriyordu.
Doğduğu günün öğretmenliğe ilk başladığı gün olduğunu söylüyordu bir öğretmen. Büyükşehirlerin süslü, renkli, canlı ve kalabalık yaşamını ardına alıp tayinin çıktığı doğunun ücra bir köşesindeki dağ köyüne yürürken ardında ağlayan onca insana inat umutla tebessüm ediyordu bir başka öğretmen.
Bir seher vakti, elinde çantası patika yoldan köyün içine girerken henüz yirmisindeki öğretmen; yalın ayaklı, yamalı elbiseli çocuklar tarafından öylesine içten, öylesine samimi karşılanıyor ve öğretmen bütün gurbetliklerini unutuyor ben daha önce neden buraya gelmedim diye hayıflanıyordu.
Bir mum ışığı altında öğrencilerini düşünüp sabaha kadar hazırlık yapan, mum gibi eriyen, eridikçe karanlıklara ışık veren bir öğretmen gün geliyor kendini uğurlarına adadığı öğrencilerinin özlemiyle damla uyku girmeden gözüne sabahlıyordu. Ve daha nice öğretmenler köyde, ilçede, şehirde sınıflarının içine girdiği anda varlıklarını öğrencilerinin varlığına ve dahi görev yaptıkları yerlerin varlığına armağan ediyordu.
Öylesine öğretmenler var ki ülkemde, her sabah bir güneş gibi doğuyordu memleketimin dağlarına, ovalarına. O öğretmenler ki her sınıfa girdiklerinde yeni bir umut da giriyordu minik gönüllere onların ardı sıra.
Kimi müzik, kim türkçe, kimi resim, kimi fen, matematik, kimi sosyal… Branşı ne olursa olun aslında hepsi gittiği yerde hayata tutunarak yaşamayı öğretiyordu.
***
Hangi öğretmenin yüzüne baksanız böylesine bir sevdayı görmeniz mümkün. Hangi öğretmenin hikâyesini dinleseniz neden yollara düştüğünü anlarsınız.
Üniversitelerin Eğitim Fakültelerinde geçen yıllar hep öğrencileriyle buluşmanın hayaliyle geçirilmiştir. Üniversitenin kapısından içeri girilen her gün aslında memleketimizin dört kösesinde içinden cıvıl cıvıl çocuk sesleri yayılan sınıflardan içeriye girmenin hazırlığıdır.
Yıllar süren üniversite serüveni aslında uzaklarda bir yerlerde elinde dağ çiçekleriyle bir çocuğun dilinden dökülen öğretmenim kelimesini duyabilmenin çabasıdır.
Zor sınavlar, gurbetlikler, hasretlikler, yokluklar öğretmen olmanın özlemiyle, bir öğretmen olarak sınıfa girip öğrencilerine kavuşacak olmanın hayaliyle anlamsızlaşmaktadır.
***
Şüphesiz Aybüke de üniversite hayatı boyunca aynı duygulardadır. Öğretmen olacağı günün hayaliyle bir an gibi geçmiştir o koca koca yıllar.
2016 yazında başvurusunu yapmıştı öğretmenliğe. Ekim ayında hayali gerçek olmuştu. Batman’ın Kozluk ilçesine atanmıştı. Aybüke, “Öğretmen Oldum Ben” mesajıyla ve gülücüklerle paylaşmıştı bu mutluğunu ve heyecanını sosyal medya üzerinden ailesiyle, sevdikleriyle, bütün Türkiye’yle.
Bütün Türkiye’yle paylaştığı bu mutluluğu uzun sürmedi. Öğretmenliğinin ilk yaz tatilini yaşayamadan, okulun son gününde, dağıttığı ilk karnelerinin heyecanını yaşadığı anda bir kurşunla bitti her şey.
Batman Kozluk'ta terör saldırısında hain kurşunların hedefi oldu Aybüke öğretmen.
Uzun üniversite yılları öğretmenlik hayaliyle bir an gibi geçmişken şimdi her saniye bir asır olmuştu ona. Arabanın arka koltuğunda göğsünde inceden bir sızı, vücudunda başlayan bir soğuklukla inanılması zor bir kabusu yaşıyordu en mutlu olması gereken zamanda.
Umutla ve sabırla beslediği hayallerin yıkıldığını hissetti Aybüke. Garip bir yalnızlık sardı bedenini, titriyordu elleri, canı acıyordu. Bir noktaya dikildi gözleri. İki damla gözyaşı aktı gözlerinden kanayan bedenine. Kim bilir baktığı o yerde öğrencilerini görüyordu son defa belki de. Kim bilir belki de baktığı yerde gördüğü en mutlu gününde çalınan geleceğiydi.
Kendisine doyamayan, kaç zamandır sarılamadığı ailesi geldi aklına, kısacık hayatı perde perde geçti gözlerinin önünden. Bitti işte her şey diye mırıldandı.
Bitti işte.
Dünya fani, hayat kısa. Kopup gittin işte toprağından bir Haziran sıcağında.
***
Aybüke’nin ardından yaşamak anlamsızlaşmıştır artık. Aybüke bir kez ölmüş ona doyamayan ailesi bin kez ölmüştür. Acısı bütün Türkiye’yi sarmış seksen milyon onun için gözyaşı dökmüştür. Aslında hepimizin içinde biri ölmüştür.
Ama unutulmamalıdır ki bu cennet ülkenin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine her köşesine dağılmış olan bir milyon öğretmen artık biraz Aybüke’dir aynı zamanda.