Dünya Covid-19 salgını ile birlikte sadece küresel bir sağlık krizi ile karşı karşıya kalmamış, aynı zamanda küresel bir toplumsal ve ekonomik krizle de karşı karşıya kalmıştır. Tarih profesörü Peter Frankopan, Covid-19 sonrası dönem ile ilgili “Gerçek uzun vadeli etki küresel yoksulluk üzerinde olacaktır. Bu tür ortamlarda en fazla baskının geldiği yer burası olur. Çünkü zengin ülkeler ihtiyaç duydukları maksimum borcu yapabilir ve yatırımcıları onlara geri ödeyeceklerine dair ikna edebilir. Ancak gelişmekte olan pazarlar ve gelişmemiş ülkeler şimdiden korkunç derecede zor durumda ve bu boşluk önümüzdeki yıllarda çok daha kötü hale gelecek.” diyerek bu krizden gelişmekte olan ülkelerin daha fazla etkileneceğini vurgulamıştır. Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü’nün yayınladığı rapora göre, 2020 yılında dünya çapında Covid-19 salgını nedeniyle en az 225 milyon tam zamanlı işçinin işini kaybettiğini ortaya koydu. Bu rakamın 1930 Büyük Buhran’ından bu yana en yüksek rakam olduğu ve 2009’daki küresel krizden dört kat daha fazla olduğu da belirtildi. Türkiye de ne yazık ki diğer ülkelerde olduğu gibi bu sağlık krizinden ekonomik anlamda etkilenmiştir. Birçok sektör dönemsel olarak faaliyetine ara vermiş, küçük esnaf ekonomik sıkıntı içine girmiştir. Hükümet bu sektörlere ve küçük esnafa elinden geldiğince destek olmuş, ama tabii ki bu boyutta bir krizin etkilerinin ortadan kaldırılması kolay değildir ve uzun süre gerektirecektir. Zaten Türkiye’nin ekonomik olarak yapısal bazı sorunları vardır. Bu sorunların ortadan kalkması ise yeni yatırımların ve istihdamın artması, üretim ekonomisine geçilmesi gereklidir. Savunma sanayiindeki İnsansız Hava Araçları (İHA) gibi katma değerli ürünlerin teşvikleri artırılmalıdır.
CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU, Fox TV’deki canlı yayında kendisine ‘ekonomi konusunda bilmem ne oluyor’ şeklinde eleştiriler geldiğini belirterek, “Ali BABACAN’a güvenmiyor musunuz, ekonomi konusunda belli sınavdan geçmiş olan bir arkadaşım.” diyor. CHP’de birçok eko üretiminin artması önemlidir. Yeni yatırımlar için vergi oranlarının düşürülmesi ve vergi ile ilgili yönetici ve milletvekili olmasına rağmen kendi partisi dışından başta bir partinin Genel Başkanı ve Başbakan Eski Yardımcısı Ali Babacan’ı ekonomi konusunda güvenilecek kişi olarak göstermesi ise ilginçtir. Kılıçdaroğlu’nun 04.09.2014 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde verdiği röportajda ise Babacan’ı ağır bir dille eleştirerek “güvenmek hata, piyasalar kendisine yüksek faiz yüzünden güveniyor.” dedi. Kılıçdaroğlu, iç ve dış piyasalarda Dönemin Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Babacan hakkındaki “olumlu” imajın yanıltıcı olduğunu belirterek bu algının gerekçesini şöyle izah etti: “Babacan’a piyasalar neden güveniyor sanıyorsunuz? Yüksek faiz yüzünden. Çünkü sıcak paraya daha yüksek faiz getirisi sağlıyor. Yurtiçinde yaratılan tüm katma değeri faiz olarak dışarı aktarıyor. Bütün Cumhuriyet hükümetleri döneminde ne kadar faiz ödenmiş? Bir ona baksınlar. Bir de Babacan’ın yönetimde olduğu döneme baksınlar. Bunları yan yana koyunca tablo kendini gösteriyor zaten.”
Bir Süpermen’in gelmesi, Türkiye ekonomisini yapısal tüm sorunlarından ve bu küresel sağlık krizinin olumsuz ekonomik etkilerinden kurtarması mümkün değildir. Dünya çok büyük bir krizle karşı karşıyadır. Yoksullar daha da yoksullaşmakta, işsizlik sorunu artmaktadır. Sağlık harcamaları ciddi boyuta ulaşmıştır. Turizm başta olmak üzere bazı sektörler ciddi olarak etkilenmişlerdir. Birçok firma küçülmeye gitmiş veya faaliyetlerine son vermiştir. Avrupa Birliği, ABD’de olduğu gibi Türkiye’de destek paketleri açıklamaktadır. Türkiye ekonomisi, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi ELVAN’a emanet edilmiştir. Lütfi Elvan hem eğitim hem de tecrübe olarak ekonomiyi olumlu etkileyecek uygulamaları hayata geçirecek yetkinliktedir. Göreve başladığından beri çok ön plana çıkmadan doğruları sessiz bir şekilde tam bir devlet adamı titizliğinde yapmaktadır. Fakat kısa vadede olumlu etkilerin görülmesi kolay değildir ve zaman alacaktır. Lütfi Elvan ve ekibine gerekli destek verilir ve güvenilir ise şu an için iç ve dış piyasalar açısından en doğru tercihtir, başarılı da olacaktır. Zaman ve fırsat verilir ise de çok doğru işler yapabilecektir.
Türkiye, 15 Temmuz hain darbe girişiminin ekonomik etkilerinden tam kurtulur iken bu seferde Covid 19 pandemisi ile karşı karşıya kalmıştır. Toplumun en önemli önceliği ekonomidir. Bu nedenle ekonomi ile ilgili olumsuzluklar en kısa sürede giderilmelidir. İktidarın da önünde başka bir alternatif yoktur, toplumun refahını artırmalı, ekonomik olarak Türkiye’yi güçlendirmelidir. Bunu başarır ise 2023 hedeflerine çok kolay ulaşabilecektir.