Dinin anlaşılması ve yorumlanmasında Müslümanlar ve İslam Âlimleri arasında akâid  (inanç-iman)  ile ilgili konular dışında bir takım yorum farklılıklarının olması insanın doğası gereği mümkündür, kabul edilebilir ve istifade edilebilir. Esasen inançla ilgili konularda da insanın düşünce sistemini işletip, kendi zihninde de mutlak hakikate ulaşmak için muhakeme etmesinde ve düşünmesinde bir sakınca olmayıp, tam aksine Peygamberimizin ifadesiyle doğru din budur.Kur’an-ı Kerim “akletmeyi” ve “düşünmeyi” emretmektedir.
İslam dini evrensel bir dindir, kıyamete kadar bâki kalacaktır. Bunu sağlayan ise yukarıda da belirttiğimiz gibi düşünen ve aklını kullanan insan olmayı teşvik etmesidir. Zira İslam geleneğinde de muamelât (uygulamalar) ile ilgili konularda, ictimai meselelerde zamanın değişmesi ile dinin ana esaslarına bağlı kalmak şartıyla hükümlerin de değişebileceği kabul edilmiştir. Bu durum mecellede "azmânın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz" (zamanın değişmesi ile hükümlerin değişmesi inkâr edilemez)  şeklinde ifade edilir. Çünkü dini hayat canlı ve akıcı, dinamik olmak zorundadır.
Yukarıda belirttiğim ana esaslar üzerine sayfalarca yazı yazılabilir, sözler söylenebilir. Fakat bu yazıyı yazmadaki ana hedefimiz başkadır. Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında konuşan,  bir”İlahiyatçı-Yazar”, son yılların ekolleri reddeden ekolü, hızını alamayıp “Asrı Saadet diye bir şey yoktur” deyince yazmadan edemedik..
Din konusunda en ciddi tehlike kim olursa olsun şöhretin ve medyanın şehvetine kapılıp,temelsiz,bilgisiz ve belgesiz farklı olmak ve görünmek, otorite olmak adına topyekûn tüm İslam mirasını ve yorumları,tüm geleneği reddedip, hadisleri reddetmiyorum diyerek reddedip, din algısını dini hayatı kuşa çevirmektir. Medyatik olanların, basın, yayın, kanal sahibi olanların, kainat imamlığına soyunanların, sözüm ona haşa “Peygamberimiz katılıyor” diyerek olimpiyat düzenleyenlerin, Peygamberimizi kamyona bindirenlerin ülkemize ve onun saf temiz zihinli Müslümanlarına yaptıkları ortada. Kimin adına ve kime hizmet ettikleri gün gibi ortada. Milletimizin inancını,imanını,vicdanını,cüzdanını ve en önemlisi aklını çalmış oldukları artık herkesin malumudur. Tam da böyle bir süreçte “orijinal” fikirler serdediptopyekûn maziyi inkâr eden yaklaşımlar artık tavsamıştır.
İslam toplumunun ve medeniyetinin tarihi geçmişi içerisinde Peygamberimizden itibaren gelmiş geçmiş büyük din âlimleri, bilginleri ve gönül insanları vardır. Şöhret adına gündeme gelmek için bu ana kolonlara zarar vermek topyekûn mirasa kast etmektir. Yapılması gereken tüm maziyi doğrusu ve yanlışı ile değerlendirip hatalardan ders çıkarmak, doğrusunu yapmaya gayret etmektir.
İslam ahlâkı Kur’an ahlakıdır. Nitekim Hz.Aişe (r.a) bir soruya verdiği cevapta Hz. Muhammed (s.a)’in ahlakının “Kur’an ahlâkı” olduğunu belirtmiştir. Kur’an ahlakını herkesten önce kendi hayatına uygulayan ve çevresindekilerin de onu uygulamalarını sağlayan, bizzat İslam Peygamberidir. Bu sebepledir ki bir ahlâk eğitimcisidir ve hayatı boyunca bu görevini sürdürmüştür. İslam dini, ahlaki hükümlerin hayata mâl edilmesi, yalnız “bilinen” değil, aynı zamanda “yaşanan” bir ahlâk olması idealine,Asr-ı Saâdette zaman ve ihtiyaç faktörlerini dikkate alarak ulaşmıştır.İslam ahlakı “yaşanabilir bir ahlak” olma iddiasını Sahabe topluluğunda gerçekleştirmeyi tabii ve beşeri şartlar dâhilinde sürdürülen bir eğitim yoluyla gerçekleştirmiştir.
İslamın peygamberi Hz. Muhammed’in hayatı Kur’an-ı Kerim’in canlı halidir yaşayan bir Kur’an’dır.Peygamberimiz Kuranda Müslümanlara sunulan modeldir ve vahyin kontrolündedir. İşte bu sebepledir ki onun asrına biz Saadet Asrı diyoruz.Asrı Saadeti kabul etmek,efendimizi model almak, topyekûn tüm o devirde yaşayan sahabeyi günahsız kabul etmek değildir.Şüphesiz o dönemde de ahlaki hatalar işlenmiştir.Söz konusu olan bir melek topluluğu değil, insan topluluğudur. Ama bu hataları kabul etmek vahyin kontrolünde olan peygamberimizin yaşadığı Asrı Saadeti inkârı gerektirmez…
İslam,prensip olarak (Hristiyanlıkta olduğu gibi) insanı,ne bütün insanlığı günah kirlerine boğan bir Adem,ne de ilah mertebesinde günahsız bir İsa kabul eder.Asrı saadet kötülüğün tamamiyla ortadan kalktığı toplum olmayıp,faziletin,rezilete,hakkın batıla üstün geldiği,iyilerin kötülere hakim olduğu toplumdur.İşte bunun için Peygamberimiz “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmuştur.Kuranda en son inen ayetlerin birinde de “Bugün ben size dininizi ikmal ettim, size olan nimetimi tamamladım” (Maide-3)buyurulmuştur ki, ”ahlak güzellikleri” de bu nimetin bir parçasıdır.

Nisa:65
Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.

Ahzab:21
Andolsun, Allah'ın Resülünde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.

Haşr:7
“…Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin...”